352
MART-NİSAN 2010
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

YAYINLAR



KÜNYE
GÜNDEM

İstanbul AKM Yenilenirken

Murat Tabanlıoğlu

1946’da Vali ve Belediye Başkanı Dr. Lütfi Kırdar zamanında Mimar Rükneddin Güney’in projelerine göre Taksim Meydanı’nda Atatürk Kültür Merkezi’nin inşaatına başlanmıştır. İnşaat halindeki yapı, mali sıkıntılar nedeniyle 1953’te Maliye Bakanlığı’na, 1956’da ise Bayındırlık Bakanlığı’na devredilmiştir. Bu yıllarda Almanya’da tiyatro yapıları üzerinde doktora yapan Hayati Tabanlıoğlu bu yapının projelerini incelemekle ve daha sonra Alman Mimar Prof. Gerhard Graubner’in olumlu değerlendirmeleriyle mimari projeyi gerçekleştirmek üzere görevlendirilmiştir. 1957’nin Nisan ayına kadar düzenlenen projelerle, “İstanbul Operası” adıyla sadece opera binası olarak önerilen yapı, Hayati Tabanlıoğlu’nun projesi ile “kültür merkezi” niteliği kazanmıştır. 1969’da “kültür sarayı” olarak ve 1970’teki yangından sonra yenilenerek 1977’de “Atatürk Kültür Merkezi (AKM)” adıyla açılan merkezin her iki projesi de Hayati Tabanlıoğlu tarafından gerçekleştirilmiştir. Yani yaklaşık 30 yıl devam eden bir süreçten sonra, 1977 yılından itibaren 2009 yılına kadar yine yaklaşık bir 30 yıl İstanbul’un kültür hayatında çok önemli bir yeri olmuş bir yapıdır AKM.

30 yıl boyunca ve hemen hemen hiçbir bakım görmeden, kullanılan bu yapının eskimiş olması tabiidir. Ancak tüm dünyadaki örneklerinde görüldüğü gibi, bu tür kapsamlı yapılar en azından bir kaynak olarak değerlendirilmekte, sürekli iyileştirmenin yanı sıra, yenilenerek, çağımıza uyarlanarak kent yaşamına katılmaktadır. AKM’nin yaşıtı diyebileceğimiz, 30 yıllık bir kültür yapısı olan Pompidou Merkezi 2000 yılında yenilerek 21. yüzyıla uyarlanmıştır.

Sonuç olarak opera ve konser salonları mimarlık ve inşaat açısından yüksek maliyetli yatırımlardır; manevi nedenlerin yanı sıra AKM’nin şu anki haliyle taşıdığı maddi değeri korunması için önemli bir gerekçedir. Mali kaynak yaratılabilse dahi, bu gibi işlevleri barındıran bir yapının yeniden inşa edilmesi uzun yıllar sürecektir. Her yapı eskir, ama eskiyen her yapı gözden çıkarılmaz, bakıma alınır. İstanbul gibi yüzlerce yıllık yapıların birarada varolduğu bir kentte bunu görmek daha da kolay.

AKM Avrupa’da benzerlerinin özenle korunduğu, bir kısmının yeniden işlevlendirilerek geri kazanıldığı, dönemine tanıklık ve temsil eden önemli bir modern mimarlık örneğidir. AKM bir fonksiyon yapısı olarak değerlendirilmelidir, çünkü asıl amacı olan icraatların yüksek performansını sağlayacak altyapısı çağdaşlaşmak ve her gün gelişen teknolojilere uygun hale gelmek zorundadır. Mimarı estetik değerinden bağımsız olarak bir perfomans yapısı olarak ele alınmak zorundadır.

1960’lı yıllarda kullanılan cam, seramik gibi malzemelerden kaynaklanan zaaflar bugünün üretim teknolojisi ve uygulama teknikleriyle yapıya verimlilik kazandıracaktır. Mies van de Rohe’nin Barselona Pavyonu aslına tamamen uygun olarak yeniden inşa edildiğinde mimari özgünlüğünden hiçbir şey kaybetmemiş, aksine varlığını daha uzun yıllar sürdürebilme imkânı kazanmıştır. Strüktürel bağlamda doğru bir örnek olan bu yapı, içine eklenen “kitapçı”sı ile de güncel kullanıma dair olumlu bir örnektir. Bu tür yapıların yenilerini, hatta daha güzeli, daha iyisini, büyüğünü yapmak çağdaş bir anlayıştır ve kültür yapılarına ait örnekler tabii ki çoğalmalıdır, ama bu varolan, üstelik de AKM gibi simgeselleşmiş bir yapının yerine bir başkasını yapmak anlamına hiç gelmez.

Kentsel, kolektif belleğimizin bir parçası ve nadir modern mimarlık örneklerinden biri olmak vasfıyla yapılı çevrenin önemli bir imgesi olan, daha önce de İstanbul I Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından 1999 yılında alınan kararlakorunması gerekli kültür varlığıolarak tescil edilmişedilmiş olan AKM, Cumhuriyet döneminin simge yapılarından biri olması nedeniyle ve “simge” değeri dolayısıyla, Kasım 2007’de İstanbul II Numaralı Koruma Kurulu tarafından 1. grup kültür varlığı olarak tescil edilmiştir.

AKM 1960’larda yapılmış, üstelik kamusal özelliği olan bir yapının restorasyonunun ciddi biçimde değerlendirildiği ilk yapıdır. Dolayısıyla üzerinde tartışılması çok doğal ve sağlıklıdır. AKM’nin yenilenirken nasıl ele alınması gerektiği hakkında, bize çok uzun gelse de, değerli ve anlamlı bir süreç yaşanmaktadır. Bu tür bir yapı, bir fonksiyon yapısı ve aynı zamanda toplumsal değeri olan bir yapı kente yeniden nasıl kazandırılmalıdır? Bizler, mimarlar, kentliler, sanatçılar her birimiz AKM’nin en doğru olduğuna inandığımız biçimde yaşatılması için yoğun direniş ve sonra da müzakere süreçleri yaşadık. Anıtlar Kurulu da, varolan yönetmelikler çerçevesinde, yapıyı korumanın ve yaşatmanın makulünü aradı. Varılan noktada, koruma/yapılamama noktasında, aslında yönetmeliklerin sınırında tıkandık ve bunun üstesinden gelmeye çalıştık.

Kendi mimarlık anlayışımızla doğru olduğuna bugün de inandığımız ilk projenin tamamen uygulanamaması ile yapıya daha fazla canlılık kazandıracağını düşündüğümüz bazı ikincil fonksiyonlardan vazgeçmek dışında, “aslına sadakat ve bugün yapıyı en verimli şekilde kullanmak” genel yaklaşımımızı değiştirmedik. Proje bugün mutabık olunduğu haliyle tüm tarafların içine sinmiş durumda.

Yeni AKM Projesinin Genel Yaklaşımı

Tabanlıoğlu olarak hazırladığımız yeni AKM projesinde, yapının mimari estetiğinde hiç değişiklik yapmadan, bir 20. yüzyıl yapısını 21. yüzyıla taşırken:

  • Kentlinin yapıya ve özünde kültür ve sanat faaliyetlerine daha kolay erişimini sağlamak;
  • Çağdaş mimari düzenlemeler ile etkinlik mekânlarının niteliğini geliştirmek;
  • Güncel sanat ve kültür programlarına uygun hale getirmek;
  • Yapıyı kullanan sanatçı ve diğer çalışanlar için çağdaş bir ortam temin etmek;

ana amaçları ile birlikte:

  • Restorasyon ile mimari kimliğinin geleceğe taşınmasını sağlamak;
  • Yıpranmış ögeleri, güncellenmesi gereken mekanları mimari açıdan nitelik kaybına uğratmadan yenilemek (Ben buna hafif bir okşama diyorum kısaca);
  • Fuaye, sergileme, depolama fonksiyonlarında merkezin daha iyi çalışmasını sağlayacak önlemleri almak;

konularında yoğunlaşmıştık.

Bu çerçevede İstanbulluların buluşma yeri olan AKM’de:

  • Tek bir ana giriş olması, girişi ayrı olan oda tiyatrosu gibi tüm salonlara ana girişten erişim;
  • Girişinin meydanla bütünleşmesi;
  • Gişelerin yapının içine alınması;
  • Sanat Galerisi’ne yapı içinden doğrudan erişim;
  • Performanslarla ilgili ve kültürel nitelikli ürünlerin yer aldığı bir “tasarım mağazası”  (design shop)
  • Boğaz’a bakan yönde bir restoran;
  • Fuayelerin daha işlevsel olarak kullanılabilmesi için çok maksatlı dönüşebilir bölmeler elde etmeye elverişli sistemler;
  • Farklı kurumların ihtiyaç ve programlarına uygun prova salonlarının altyapısı iyileştirilerek gün ışığından faydalanması;

hususlarını içeren projeyi hazırladık.

Ancak önerilerimiz, özellikle kentliyi yapıya daha fazla girmeye teşvik edecek, yapıyı günümüz kültür mekânı anlayışı ile bütünleştirecek restoran, kitapçı gibi ikincil fonksiyonlar nedeniyle, tescil edildiği kriterlere bakılarak hukuken “uygulanamaz” olarak değerlendirildi. Aslında bu tür ikincil işlevler insanları sanat ve kültüre bir adım daha yaklaştırmanın yöntemlerinden biri. Örneğin dünyanın en eski operalarından La Scala’da (1778) “La Scala Shop” adında, online bir versiyonu da olmak üzere bir dükkan yer almaktadır. Kentle ilişkisi bakımından ve AKM gibi bir kültür merkezi olan Pompidou Merkezi’nde, ölçeği farklı olsa da, birçok nitelikte yeme-içme alanı vardır.

20 Aralık 2009’da Kültür Bakanlığı, 2010 Ajansı, Mimarlar Odası ve proje müellifi olarak Tabanlıoğlu Mimarlık, “aslına uygun tadilat” üzerinde mutabık kalınan bir protokol imzaladık. Netice olarak bugün yapının, yeni deprem yönetmeliklerine uyacak şekilde statik yenilenmesi başta olmak üzere, mekanik, elektrik, sahne ve akustik dahil olmak üzere tüm teknik donanımları yenilenecek, şu anda mekanik olarak çalışan sistemler dijital uygulama yapabilecek donanıma terfi edecek, yangın yönetmeliklerine uygun sistem ve uygulamalar adapte edilecek; yani yapının tüm iç organları ve damarları temizlenecek, sağlıklı ve çalışır hale getirilecek. Doğal gaz bağlanarak ısınma ve şu anda % 40 kapasitesi olan iklimlendirme sorunu giderilecek, ön cephedeki cam ısıcam olarak yenilenerek enerji tasarrufu sağlanacak.

Akustik bağlamında, ana salonda İngiliz danışmanımız Anne Minors’ın önerisiyle AKM’nin 1969’daki ilk yapımındaki localı sisteme geri dönerek ses düzenini güçlendirmek istedik; ancak bu uygulama Kültür Sanat Sendikası’nın açtığı davanın şerhlerinden biri olduğu için mümkün olmadı. Şu anda farklı bir akustik proje ile devam ediyoruz.

AKM’nin Yenilenmesinde Temel Alınan Modeller

Tüm dünyada bizim bugün AKM için yaşadığımız süreçler yaşanmış, koruma ve yöntemleri konusunda farklı görüşler, mutabakatlar sağlanmıştır. Özellikle, Orta Avrupa’da bu tür yenilemelerin artık bir kriteri oluşmuş durumda. Bu tür yapıları korumak ve geleceğe taşımak onun estetik varlığını bugüne taşımak ve aynı zamanda “güncellemek” suretiyle mümkün. Çünkü bu yapılar heykel değil, aynı zamanda yaşam ve fonksiyon alanları.

Bizlerin izleyici olarak yaşadığı mekânların ardında dev bir teknik altyapı ve dolayısıyla yapının ve sergilediği faaliyetin sürdürülebilmesini sağlayan gördüğümüzden daha büyük bir alan kapsayan hacimler vardır. AKM bu hacimleri sağlamak açısından dünya standardında yeterli bir mekân planlamasına sahiptir. Örneğin, sahne arkasında varolan hareketli sahneler kumanda ve hareket teknolojileri yenilerek yeniden hayata geçirilmeye uygundur. Yapının teknik şeması tüm çağdaş performansları sergilemeye bugün dahi uygundur. Bu plan en çağdaş opera yapılarında kullanılan plandır. Yapının korunmasının gerekliliğini vurgulayan da, estetik bir değer olup olmamasından ziyade, tam da bu teknik planlamanın verimliliğidir. Bu yapıya işlev kazandırmak, performansın en üst seviyede olmasını sağlamak ve tüm kentlinin erişimine mümkün olduğunca açmak en doğru yaklaşımdır.

AKM ile yaşıt Pompidou Merkezi, yine ilk yapımından 30 yıl sonra 2000’li yılların başında, onarılmış ve çağdaş bir anlayışla kentli ile buluşmuştur. Londra’daki Royal Festival Hall de kamusal alanı kültür yapılanması ile değerlendiren diğer bir güncel örnektir. Bu yapılanmanın ve dolayısıyla güncel hayatı içinde herkesin “kültür”ün içinden geçerek Thames Nehri’ne ulaştığı, farklılıkları birleştiren ve buluşturan yenilikçi ve demokratik bir kent oluşumudur. Günümüz ekonomik koşulları, sürdürülebilirlik ve çevre değerlerinin korunması anlayışı tüm dünyada varolan kaynakların değerlendirilmesini öngörüyor.

AKM’nin Depreme Dayanıklılık ve Zemin Etüdü Çalışmaları

Eski raporlar da gözönüne alınarak ve yeni statik etüdlerle yapının güçlendirilmesi raporları ve buna uygun projeler hazırlandı, tadilat raporu da Anıtlar Kurulu tarafından onaylandı. Bu etüdler, AKM depremden zarar görmemiş olmasına rağmen, İstanbul’daki tüm yapılar gibi, 1999 depreminden sonra değişen yönetmeliklere uygun hale getirilmesi gerektiği biçimde değerlendirildi. İşletmeyi iki anlamda değerlendirmek gerek: Biri kültür sanat politikalarının belirlenmesi ve etkinliklerin düzenlenmesi ve koordinasyonu, diğeri ise yapının teknik anlamda işletilmesi ve bakımı. Çağdaş bir kültür yapısının işletme biçimi, en az yapının nasıl planlandığı kadar, seyirci / kullanıcı ile nasıl ve hangi işlevler içeriğinde buluştuğu önemlidir.

Ayrıca, bakım anlamında işletme de, yapının sürdürülebilirliği ve verimliliği konusunda ciddi bir kazanımdır. Dr. Hayati Tabanlıoğlu’ndan alıntı ile “Yapının sürekli olarak hizmete hazır tutulabilmesi için işletme ve bakım örgütünün her aşamada, gerekli yetenekte eğitilmiş ve yeter sayıda elemanların sağlanmasıyla birlikte, tesislerin gerektirdiği yedek malzeme bulundurmalı, uzmanlar kontrolünde periyodik bakım ve onarımlar yapılmalıdır.”

Yapı projelendirdiğimiz biçimde tamamlandığında teknolojik altyapısı ile aynı zamanda çevre duyarlığı yüksek bir yapı olacak, enerjiden tasarruf ederek işletme masraflarının düşmesi sağlanacak. Düzenli bakım ve işletme için yapıdaki bu tür faaliyetleri ve bakımı yapacak, teknik denetimi yapacak nitelikli personel ve bina otomasyonu işletmenin yeterliliği ve verimliliği için önemli.

AKM yaşıtları gibi teknik zafiyetleri olan bir yapıdır ve sağlıklılaştırılması çok mümkündür. Yenileme sonrasında bakımı da düzgün olarak yapılarak bir 50 sene daha kültür sanat yaşamında etkin olmayı sürdürecektir. Proje aslına uygun restorasyon için tamamıyla hazır ve ihale sürecinde. Biz inşaat sürecinin mimari projeye uygun olarak başarıyla tamamlanabilmesi için mühendislerle birlikte kontrollük sağlayarak, yapı olarak AKM’nin ve herkesin özlediği kültür sanat faaliyetlerinin bir an önce hayata geçmesini umut ediyoruz. Bu konuda gönüllülüğümüzü sürdürüyoruz.

Murat Tabanlıoğlu, Y.Mimar

Bu icerik 5834 defa görüntülenmiştir.