351
OCAK-ŞUBAT 2010
 
MİMARLIK'TAN

MİMARLIK DÜNYASINDAN

  • Kargı Köyü
    Mehmet Emin Yılmaz, Y. Mimar, Restorasyon Uzmanı

YAYINLAR



KÜNYE
DOSYA: MİMARLIK VE EĞİTİMİNDE “KALİTE / YETKİ VE SORUMLULUK”

V. Mimarlık ve Eğitim Kurultayı’nın Gündemi

Bülend Tuna
Mimarlar Odası Genel Başkanı

“Yapı üretim sürecinin her aşamasında kaliteyi arama duygusunun egemen olması hedeflenmelidir.”

  • V. Mimarlık ve Eğitim Kurultayı’nın açış oturumunda sunulmuştur.

Mimarlık ve Eğitim Kurultayları, meslek örgütümüzle eğitim kurumlarımızın ortak çalışma ortamında buluşmasını sağlamak amacıyla, 2001 yılından başlayarak iki yıl arayla gerçekleştirilmiş ve kazanımlarını mimarlık gündemine taşımıştır. Kurultaylarda mimarlık eğitiminin ve mimarlığın sorunları birlikte ele alınmış, çözümler ve çıkış yolları aranarak mimarlık ve eğitimi masaya yatırılmıştır. Pek çok kazanımın elde edildiği kurultaylarda meslek ortamı ve üniversiteler arasında daha yoğun bir işbirliği ve iletişim olanağı sağlanmıştır.

Kurultay, uluslararası alandaki gelişmelerin takip edilebilmesi ve değerlendirilmesi için önemli bir ortam da yaratmaktadır. Dünya mimarlık gündeminin temel konuları, üzerinde kapsamlı değerlendirilmeler yapılmasını beklemekte, daha farklı okumalarla irdeleme ortamlarının açılmasını gündemimize getirmektedir. Küreselleşmenin bir gereği olarak yeni işlevler üstlenen uluslararası mimarlık örgütlerinin mimarlık eğitimine ve mesleğine getirdiği yeni açılımlar, yeni görevler yanında, mimarlık hizmetinin serbest dolaşımı, bunun bir sonucu olarak, mesleki yeterliliklerin karşılıklı tanınması gibi gelişmelerin etkilerinin, ülkemizdeki mimarlık mesleğinin uygulamasına ve eğitim sürecine yansıması kaçınılmaz olmuştur.

Türkiye Mimarlar Odası’nın da üyesi olduğu Avrupa Mimarlar Konseyi (ACE) Avrupa Birliği üyesi ve aday üyesi ülkelerle, İsviçre ve Norveç gibi AB üyesi olmayan, ancak aynı coğrafyayı paylaşmanın yanı sıra ortak meslek pratiği içerisinde bulunan ülkelerin meslek örgütlerini bünyesinde barındırmakta ve 480 bin mimarı kapsamaktadır. Küresel hizmet ticaretinin arttığı ortamlarda, ülkeler arasındaki farklı mimarlık eğitimlerinin, farklı meslek standartlarının olmasının yarattığı sorunları ele alan, gelişen meslek ortamının konularını irdeleyen, yön gösteren, tavsiye kararları alan bir örgüttür.

Avrupa Mimarlık Politikaları Forumu (EFAP) Avrupa ülkeleri arasında mimarlıkla ilgili konularda işbirliği kurmayı amaçlayan; yapılı çevrenin oluşumunda doğrudan veya dolaylı söz sahibi olması gereken hükümet organlarının, meslek kuruluşlarının ve mimarlıkla ilgili araştırma merkezleri, mimarlık müzeleri gibi kuruluşların üye olabildikleri bir yapı olarak çalışmalarını sürdürmektedir. Türkiye’den Mimarlar Odası’nın yanı sıra, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı da üye olarak katıldığı bu platformda, Avrupa’da mimari kaliteye ilişkin yürütülen çalışmalar çerçevesinde, ülkelerin ulusal mimarlık politikaları gündeme geliyor, mimarlıkla ilgili kararların alınmasında gösterilen özen, yapılı çevrenin kalitesine bunların yansıması ele alınıyor, işleniyor. Odamız daha önceki kurultaylarda gündeme getirerek geliştirdiği Türkiye Mimarlık Politikası metnini bu platformlarda sunmuş, sürecin gelişimini, olumlu ve olumsuz yanlarını birlikte aktarmıştır. Dileğimiz Türkiye Mimarlık Politikası metninin daha kaliteli bir yaşam çevresine ulaşmak için kılavuz bir belge olarak kabul edilmesi, benimsenmesi ve hayata geçmesidir.

Avrupa Mimarlar Konseyi bünyesinde oluşturulan Eğitim Çalışma Grubu ülkelerimizdeki farklı eğitim modelleri üzerinde değerlendirmelerde bulunmakta, mesleki yeterliliklerin tanınması kapsamında diplomaların tanınma prosedürleri üzerinde durmaktadır. Yüksek eğitimde Bolonya sürecinin 10. yılı değerlendirilmektedir. Önerilen sistemin olumlu ve olumsuz yanlarının ele alınabilmesi, farklı ülkelerde yaşanan sorunların irdelenebilmesi için 10 yılın deneyimi önemli bir birikim sağlamıştır. Girit / Hanya’da mimarlık eğitimcilerinin düzenlediği toplantıların da benzer gündemi izlediğini biliyoruz. Yaptığımız uluslararası temaslarda ülkelerin meslek kuruluşlarına bu anlamda karşılaştıkları sorunları, özellikle ilk kademe eğitiminden sonra yüksek öğrenimin dışına çıkan ve mimarlık eğitimini tamamlayamayan kişilerin yetkilendirilmesi konularını tartışıyoruz. Buna doyurucu bir cevap bulunamadığını, gerçekleşen düzenlemelerin yapı üretimi alanında ciddi bir risk taşıdığını görüyoruz.

Mimarlığın toplumsal sorumluluğu bağlamında, yapılı çevrenin kalitesinin artırılmasına yönelik konuları değerlendirmek, toplumla birlikte mimarlığı tartışabilmek, “mimarlık ve toplum” ilişkisinin yeniden yorumlanmasını sağlamak her zaman önemli bir gündem maddemiz olmuştur. Bu yaklaşımdan hareketle kurultayımızın çalışma gruplarının sunuşlarına başlamadan önce “toplum ve mimarlık” temasının işleneceği bir oturumda, bu önemli konuyu farklı disiplinlerden katkılarla değişik yönlerden irdelemeye çalışacağız.

V. Mimarlık ve Eğitim Kurultayı’nın ana teması bildiğiniz gibi “kalite / yetki ve sorumluluk” olarak belirlendi. Kentleri yaşanılır kılan, yaşam kalitesini yükselten, yaşayanları mutlu eden kriterler vardır. Bunlar, kentin korunan ve yaşatılan tarihî mimarisi, çağı yansıtan yapıları, insanca ve etkin ulaşım sistemi, yürüme ve bisiklet yolu ağları, yeşil alanlar, buluşma yerleri, meydanlar gibi öğelerdir. Bu kriterlerle kentlerimize baktığımız zaman içimizi acıtan, gelecek için karamsar olmamıza yol açan bir manzara ile karşılaşıyoruz. Özellikle son elli yıldır yaşanan yoğun göç ve hızlı kentleşmenin acı sonuçlarını görüyoruz.

Mimarlığı, toplumsal yaşamın ve kültürün maddi ve moral gereksinmelerine göre, yapı, toplu yapı ve kent biçimlendirmesi, tasarımı, üretimi, kullanımı ve yeniden kullanımı kolektif süreçleri ve sonuçlarını kapsayan ve güzel sanatlar ağırlıklı bir kültür faaliyeti olarak tanımlıyoruz. Bu tanım doğal olarak bizlere, yapılı çevrelerimizin biçimlenmesinde önemli bir sorumluluk yüklemektedir. Biz, bugünün mimarları olarak kendimizi, bu topraklardaki kültürel mimari mirası sağlıklaştırmanın yanı sıra daha da zenginleştirerek gelecek kuşaklara aktarma göreviyle yükümlü hissediyoruz. Onca mimarın, yapı ustasının eserinin, birikiminin yanına kendi yorumumuzu, yapımızı koymayı; yaratıcılığımızı esirgememeyi; nitelikli tasarım katkısıyla sadece yapının sahibinin ve kullanıcısının değil, kentin ve kentlinin de yaşam kalitesini, beğeni düzeyini yükselten bir etki bırakabilmeyi önemsiyoruz. Mimarlık mesleği, en temelde, insana ve çevreye saygılı yapılar yapmakla yükümlüdür. Yapı elde etme sürecinde toplam kaliteden bahsederken tek bir yapının değil yaşam çevresinin toplam kalitesini gözeterek hareket etmemiz gerektiğini düşünüyoruz.

Kurultayın teması çerçevesinde oluşturulan çalışma grupları kendi gündemlerini belirleyerek çalışmalarını yürüttüler, raporlarını hazırladılar, yaptıkları çalışmaların sonuçlarını kurultay oturumlarında sunacaklardır. “Mimarlık lisans ve lisansüstü eğitimi”, “mimarlık eğitiminde akreditasyon”, “staj” konuları ayrı ayrı oturumlarda ele alınacak ve tartışılacaktır.

Ülkemizde meslek yapma yetkisinin verilmesinin ve bu yetkinin yenilenmesinin kriterlerinin belirlenmesi konularına çok önem veriyoruz; bu doğrultuda hazırlıklar yürüttüğümüzü biliyorsunuz. Özellikle küresel hizmet ticaretinin bu denli yoğunlaştığı günümüz koşullarında meslektaşlarımızın uluslararası hizmet pazarında donatımsız kalmamaları için meslek örgütleri olarak yapmamız gereken hazırlıkları tamamlamamız ve hayata geçirmemiz gerektiğini ısrarla vurguluyoruz. Kaliteli bir mimarlık hizmetinin verilebilmesinin koşullarının yaratılması ve bu kapsamda, mimarlık eğitiminin uluslararası standartlarda olabilmesinin sağlanması, meslek pratiği uygulamasının düzenlenmesi gibi koşulların arandığı Mesleğe Kabul Kurulu düzenlemesinin gerçekleştirilmesi gündemimizdedir.

Mimarlık meslek yasası konusuna değinmeyi ve bazı vurgulamalar yapmayı gerekli görüyorum. Mesleğimizle ilgili iki önemli yasa vardır: Bunlardan biri 1938, diğeri de 1954 tarihlidir. Her iki yasayı da önemsiyoruz ve mesleğimiz açısından vazgeçilmez buluyoruz; bunları yok sayma gibi bir lüksümüzün olmadığını biliyoruz. Ancak bu yasaların gelişen mimarlık meslek pratiğinin sorunlarına yeterince cevap veremediğini de kabul etmek, yetersizlik ve eksikliklerini nasıl giderebileceğimizi gündeme almak zorundayız. Mimarlar Odası olarak hazırladığımız, Mimarlık ve Eğitim Kurultayları sürecinde üzerinde uzlaşıya vardığımız yasa taslağını ilgili kurumlara ilettiğimizi biliyorsunuz. Bu taslağın yanı sıra başka yaklaşımların tariflendiği bazı çalışmaların da bakanlığa iletildiğini, bakanlığın kendi bünyesinde, yasa çalışması yönünde hazırlıklar yürütüldüğünü görüyoruz. Mimarlar Odası olarak süreci yakından izlediğimizi belirtmek isterim.

Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanlığı’nın görevlendirmesiyle Devlet Denetleme Kurulu’nun hazırladığı meslek kuruluşlarıyla ilgili rapor açıklandı. Bu raporun sadece mimar ve mühendis odalarıyla ilgili olmadığını, tüm meslek odalarını kapsadığını belirtmeliyim. Önümüzdeki günlerde bu raporla ilgili görüş ve düşüncelerimizi kamuoyuna açıklayacağız. Ancak bu aşamada iktidarın meslek odalarının toplum ve kamu adına yaptıkları denetim hizmetlerinden, kent suçlarına karşı yürütülen mücadeleden, yerel yönetimlerin yanlış uygulamalarına karşı açılan davalardan rahatsız olduklarını ve bunu önleyebilmek için bazı düzenlemeler yapmayı planladıklarını görmemiz gerektiğini vurgulamak isterim. Mimarlar Odası olarak beklentilerimizle, iktidarın meslek yasası çalışmalarının uyumlu olabileceğini ummak, bu sürecin sorunsuz ilerleyeceğini düşünmek hayalci bir yaklaşım olacaktır.


Şu anda Türkiye ve KKTC’deki mimarlık okullarında yaklaşık 7.500 mimarlık öğrencisi eğitim görmektedir. Bu öğrenciler gelecekleri için kaygı duymakta, yapılmak istenen düzenlemeleri endişe ile izlemektedirler. İstanbul’da gerçekleştirdiğimiz öğrenci forumunda, yaşanan süreçle ilgili olarak yeterli derecede bilgilenemediklerini, getirilmek istenen düzenlemeler doğrudan kendilerini ilgilendirmesine rağmen, öğrencilerle eğitimcilerin, okul yöneticilerinin ve meslek kuruluşlarının birlikte tartışacakları platformların oluşturulamadığını dile getirmişlerdir. Ortada ciddi bir bilgi kirliliği vardır ve öğrenciler haklı olarak bunun giderilmesini istemektedirler. Öğrenci forumunun sonunda yayımlanan bildiri ve öğrenci temsilcilerinin konuyla ilgili görüşleri kurultayda tartışılacaktır. Önemli olan öğrencilerin süreci doğrudan izleyebilmelerinin mekanizmalarını oluşturmak, görüşlerini daha sık dile getirebilecekleri ortamları yaratmak olmalıdır.

Yıllardan beri değişik vesilelerle mimarlığımızın ve mimarlık eğitimimizin sorunlarını bütün açıklığıyla tartışıyor ve neler olması gerektiğini vurgulamaya çalışıyoruz. Yeterli altyapı sağlanamadan, yeterli öğretim kadrosu oluşturulmadan mimarlık okullarının açılmaması, kontenjanların artırılmaması gereğini söylüyoruz. Mimarlık eğitimindeki kalitenin nasıl geliştirileceği üzerine çaba gösteriyoruz. Ama bütün bu vurgulamalara rağmen kontenjanlar yüksek oranda artırılıyor, öğretim kadrosu olmayan, bağımsız binası, kütüphanesi bulunmayan yeni yeni mimarlık bölümleri açılıyor. Bugün 5 tanesi KKTC’de olmak üzere toplam 42 mimarlık okulu YÖK’ün listesinde yer almaktadır. Ayrıca bölüm olarak açılma kararı alınan, ancak henüz öğrenci almayan en az 6 adet daha mimarlık okulu olduğunu belirtmeliyim. Yüksek öğrenim alanında düzenleyici bir kurum olarak YÖK’ün eğitimdeki kaliteye değil de niceliğe önem veren yaklaşımı bugün haklı olarak sorgulanıyor. Rektör atamaları başta olmak üzere, üniversitelerin özerkliğini zedeleyen, akademik kadronun atanmasında karşılaşılan sorunların arkasındaki zihniyet bugün haklı olarak sorgulanıyor. Ancak aynı yetkilerin yaklaşık otuz yıldır gündemde olduğunun unutulmaması gerektiğini, bu yetkilerin daha önceki idareciler tarafından kullanılmasının akademia tarafından çok da eleştirilmediğini, YÖK’ün neredeyse bir sigorta gibi görüldüğünü de üzülerek hatırlatmak isterim.

Ülkemizde ciddi bir eğitim planlamasının yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Bin bir zahmetle üniversiteye giren gençlerimizin, üniversite sonrasında işsizliğe mahkûm olmalarının önlenmesini istiyoruz. Avrupa ülkelerinde kişi başına düşen mimar sayısı ortalama olarak 10 binde 8’dir. Türkiye’de ise 10 binde 5’tir. Türkiye’nin nüfusu, yapı üretim hacmi, kentleşme oranı daha fazla mimara ihtiyaç duyulduğunu göstermektedir. Ancak yapı üretim alanında yaşadığımız sıkıntılar, mimarlık hizmetlerinden yeterince yararlanılmaması, mimarın yaratıcı ve teknik bilgisine değil de, sadece imzasına ihtiyaç duyulması yüreğimizi acıtmaktadır. Eğitim ortamında gözlediğimiz eksikliklerin yapı üretimi alanında karşılaştığımız yanlışlıklarla aynı ortamdan kaynaklandığını, aynı kültür ikliminin ürünü olduğunu da görebiliyoruz. Bunlar mimarlık ve mimarlık eğitiminde “kalite / yetki ve sorumluluk” konularını ele almamızın, tartışmamızın gerekçesidirler.

Çabalarımızın boşa gitmeyeceğine inanıyorum. Önerilerimizin hayata geçmesi, kâğıt üzerinde kalmamasını sağlayacak düzenlemelerin yapılması; yapı üretim sürecinin her aşamasında kaliteyi arama duygusunun egemen olması, herşeyden önce bizlerin bu konuyu gündeme almamız ve işlememizle, önemini bilincimize çıkarmamızla başlayacaktır. “Mimarlığın Toplum Hizmetinde Olacağı” bir dünya için, yaşam çevrelerimizin geleceği için mücadele ediyoruz. Sorunların büyüklüğü dayanışmamızı güçlü kılmayı, ortak aklı aramayı, bulmayı gerektirmektedir.

Bu icerik 4073 defa görüntülenmiştir.