346
MART-NİSAN 2009
 
MİMARLIK’tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

ANMA

Yönetimin Kalitesi Kentlerin Yaşanabilirliğinde Gizli

DOSYA:

MİMARLIK MÜZESİNE DOĞRU
İNGİLİZCE ÖZET / ENGLISH SUMMARY
TÜRKÇE ÖZET
YAYINLAR



KÜNYE
SERGİ

Emin Onat, Arif Hikmet Koyunoğlu, Ahşap İstanbul: Üç Sergi, Üç Kitap, Üç Bağlam

Ali Cengizkan
Doç.Dr., ODTÜ Mimarlık Bölümü

2008 yılında, özellikle Türkiye mimarlık örgütlenmesinin 100. yıldönümüne katkı olarak düşünülen sempozyum, sergi, anma toplantısı ve tanıtım temelli bir dizi etkinlik, 2009 yılı Ocak ayında İstanbul’da mimarlık tarihçiliğine yapılan armağanlarla sürdü.
 
Emin Onat: Kurucu ve Mimar, 1908-1961
25 Aralık 2008 - 17 Şubat 2009, İTÜ Taşkışla Mimarlık Fakültesi
 
Bunlardan ilkini, doğum yılı da 1908’e denk gelen, Anıtkabir mimarı olarak tanınan, İstanbul Teknik Üniversitesi’nin kurucusu ve ilk rektörü Emin Onat’ı anmak için, öğrencilerinden Afife Batur’un başını çektiği hazırlık komitesinin gerçekleştirdiği sergi oluşturuyordu. Sergi daha ismiyle, Yüksek Mühendis Mektebi 1944 yılındaki üniversite reformu ile İstanbul Teknik Üniversitesi’ne dönüştürülürken Mimarlık Fakültesi’nin ilk dekanı olarak atanmasındaki örgütçülüğüne ışık tutarak Emin Onat’ın hem “kurucu”luğuna, hem de 1928-34 yılları arasında Zürih ETH (Eidgenössiche Technischen Hochschule) seçkin mimarlık okulundaki ilk eğitiminden başlayarak, onun çalışkan ve üretken tasarım projesi ve düşünceleriyle “mimar”lığına gönderme yapıyor. Kuşkusuz yaşam yılları renkli ve çatışmalı, etki halkaları çok zengin ve çeşitli olan bu kimliğin bir bağlama oturtulması, serginin en önemli kaygılarından biri olmuşa benziyor.
 
Bağlam, şaşırtıcı biçimde günlük olarak kullanılan bir mekânla kuruluyor: Bir yanında Emin Onat’ın dekanlık ofisinin, karşısında yine zamanında ders verdiği tasarım stüdyosunun bulunduğu Taşkışla birinci kat koridoruna yerleşen sergi, boylu boyunca bir koridor-sergi mekânı yaratırken, tarihsel mekâna da yayılıyor. Onat’ın birebir ölçekli enstalasyon heykeli tarafından karşılanan izleyici, yaşam çizgisinde ilerlemeye başlıyor: 1908 Meşrutiyet’le çağdaşlaşma umutlarının yeşerdiği bir ülke; 1927’de Yüksek Mühendis Mektebi’ne giriş; Cumhuriyetin kültürlü bireyler yetiştirme projesinin parçası olarak İsviçre’ye gönderilme; yurda dönüşte sonradan Yıldız Teknik Üniversitesi’ne dönüşecek olan Nafıa Mektebi’nde öğretim kadrosuna alınma; kimi Köy Enstitüleri’nin tasarım ve inşasına katılma; 1942 yılında Orhan Arda ile birlikte katıldığı uluslararası proje yarışmasında Atatürk’ün son istirahatgahı için tasarladıkları projeyle birinci seçilme, 1951’den başlayarak İTÜ Rektörü olarak görev yapma, bu yaşam çizgisinin belli başlı uğrakları...
 
Bu uğraklar, belli aralıklarla Taşkışla’nın kirişlerine “teğellenen” ince uzun paftalarla, izleyiciyi bu kez megaron biçimli ana sergi mekânına götürmekte. Bu mekânın içinde hocası Otto R. Salvisberg yanındaki öğrenciliğinden başlayarak ürettiği projeler ve hayatı boyunca gerçekleştirdiği yapılar yer almakta. Tek konut ve apartman ağırlıklı çalışmaları, özellikle Anıt Kabir yarışması sonrasında Ankara’ya da genişlemekte. Bu genişlik Emin Onat’a ikna edici ve görüşlerini yaygınlaştırıcı bir güç kazandırmakta. Megaronun dış yüzünde bu gücün etkileri, anılarda ifadesini bulan izlenimleri, politik güçle-güçlerle kurulan yananlamları izlenebilmekte. Bu gücün, izlenimler ve etkiler üzerinden Emin Onat’ın duygularını zedeleyerek sonunu da hazırladığı söylenebilir belki. Burada henüz isminin konmadığı yıllardaki etkileriyle “medya-iktidar ilişkileri” bağlamındayız sanki. Megaronun arkasında yer alan devasa ve ışıklı “yükseltilmiş proje masası”nda ise, ulaşılabilen örneklerle Onat’ın elinden çıkmış çizimler, eskizler, renklendirme çalışmaları izleyicinin beğenisine sunulurken, günümüzde eğitim ortamında öğrencilerin ürettiği “Onat üzerine yorumlama” çeşitleme ve girişimleri yer almakta.
 
Kişisel ve kurumsal arşivciliğimizin zayıf olduğu, mimarlık müzesinin henüz düşünce ve düşlerimizde kaldığı günümüzde, bu kalıcı kurumların oluşumuna benzeri sergilerin katkıda bulunacağını görmek olanaklı. Henüz eksiksiz bir yapı listesini bile elde edemediğimiz, çok az yapısının özgün tasarım ve kurgularını günümüze ulaştıran çizim ve belgeleri göremediğimiz ortamda, bir mimarı mesleki ve tarihsel “bağlam”ına oturtmak, ürünlerinin eleştirisini yapmak ve onu çağına ulaştırmak, eksiksiz biçimde yapılamayacaktır. Ancak Emin Onat Sergisi’nin, Cumhuriyetin 75. yılında Anıt Kabir’in özgün projelerini bulamayan bir kültürel ortamda çok önemli bir adım olduğunu söylemek gerek. Altyapısını sergi katalogunun (1) oluşturduğu kapsamlı bir kitap beklemek de mimarlık kamuoyunun hakkı.
 
Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Bir Mimar: Arif Hikmet Koyunoğlu
19 Aralık 2008–17 Ocak 2009, Yapı Kredi Sermet Çifter Salonu
 
Arif Hikmet Koyunoğlu (1893-1982), kamuoyunda Ankara’da tasarladığı Himaye-i Etfal Cemiyeti (bugünkü Çocuk Esirgeme Kurumu, 1925-27), Etnoğrafya Müzesi (1925-27), Maarif Vekaleti (sonraki Hariciye Vekaleti, bugünkü Kültür ve Turizm Bakanlığı, 1926-27), Türk Ocağı (sonraki Ankara Halkevi, bugünkü Devlet Resim ve Heykel Müzesi, 1927-30), ve Bursa Tayyare Sineması (bugün Tayyare Kültür Merkezi, 1930-32) yapılarıyla tanınan bir mimar, ahşap sanatçısı, fotoğrafçı ve müteahhit. Koyunoğlu sağlığında anılarını yazmış ve bir bölümünü Mimarlık ve benzeri dergilerde yayımlatmıştı. Bu kez onun için açılan sergi, Hasan Kuruyazıcı tarafından yapılan ve uzun yıllara yayılan bir aile içi ve kurumlararası arşiv çalışmasına dayalı; çalışmanın sergi ile satışa sunulan bir kitabı da var. (2)
 
Bir geçiş döneminde yaşamış olmak, sanatçı ve okur-yazar üyeleri sayıca fazla bir aileden gelmek, Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyeti’ne kalan mirasın farklı açılardan değerlendirilmesi ve onunla hesaplaşılabilmesi için kişinin uyum yeteneklerini artırmakta her zaman işe yarar. Arif Hikmet de, Erzurum’un Ruslardan geri alınışında yaralanacak kadar asker; ekmek parası için açtığı fotoğrafçı dükkanını “Yeraltı Fotoğrafhanesi” olarak adlandıracak kadar şair; dönemin öteki mimarlarının tersine, Avusturyalı Holzmeister ile rekabet duygusu dışında konuşup anlaşabilecek denli akılcı; Ankara’da Himaye-i Etfal’in toplantı salonunu döşemini kendisi tasarlayıp ahşaptan imal edecek kadar zanaatkar; bulamadığı ya da pahalı olan inşaat ve tesisat malzemesini kendi üretecek kadar işbilir ve girişimci işadamı; Gazi Paşa ile rakı içerken fazla içtiği belli olmasın diye hem kadehi hem de su bardağını rakı doldurtacak kadar dünya adamı; emval-i metrukeden mal almayı reddedecek kadar insan; parayı yeryüzünde yalnızca bir iş yapma aracı olarak görecek kadar bir azla yetinendir. Ama zaten Mimar Kemalettin sonrası, hele hele Kurtuluş Savaşı veren kuşak her zaman azla yetinmesini bilmiştir. Arif Hikmet Koyunoğlu’nun bu renkli yaşamı ve Birinci Ulusal Mimarlık Dönemi anlayışına denk düşen, mimarlık aracılığıyla “Türk Kimliği”ni yaratma ve yansıtma niyetini açık eden ürünleri, bu sergi ile tam olarak ifadesini buldu mu, pek sayılmaz. Ancak sergi, anılan kitapla birlikte bu dönemin öncülerinden birisini anlamakta bize çok büyük yardımda bulunmakta. Yalnızca sağlığında kaleme aldığı anıları ile değil, aile bireyleri ve arkadaşlarına yazdığı mektuplar, zamanın gazete ve dergilerinde yayınladığı yazılar, kendi katkıları ve kişiliğine ilişkin belgeler de bu dönemi bir bağlam içinde anlamamızı kolaylaştırmakta.
 
Ahşap İstanbul: Konut Mimarisinden Örnekler
31 Ekim 2008 - 15 Mart 2009, Pera Müzesi İstanbul Araştırmaları Enstitüsü
 
“Ahşap İstanbul” kısa adlandırmasıyla anılan görece küçük ama yoğun sergi, İstanbul Araştırmaları Merkezi’nin küçük zemin katını doldururken, başlangıç olarak bir avantajdan yararlanıyor: 1960’lı yıllardan başlayarak İstanbul’da 20. yüzyılda ayakta duran tarihî konut stoku üzerine araştırmalar yapan Alman Arkeoloji Enstitüsü İstanbul Şubesi’nin değerli birikimi, Alman değerleriyle seçilmiş bile olsa, ayakta kalmış olan ahşap yapı stoku ve bunun üretimi-onarımı kültürüne ilişkin çok değerli bilgiler yansıtıyor. Bu seçimin kurduğu bağlam, Anadoluhisarı’ndaki 17. yüzyıla tarihlenen Amcazade Hüseyin Paşa Yalısı, Çengelköy’deki 18. yüzyıl sonlarına giden Sadullah Paşa Yalısı, Arnavutköy’deki 19. yüzyılın ilk yarısından Halet Çambel Yalısı, Kandilli’deki 19 yüzyıl ortalarına tarihlenen Kıbrıslı Yalısı, Tarabya’daki 19. yüzyıl sonunda inşa edilip 1880’de İkinci Abdülhamit tarafından Alman devletine armağan edilen Alman Büyükelçiliği Yazlık Konutu, İstanbul coğrafyasının Boğaziçi görünümünü tamamlayan bir çeşitlilik gösteriyor. Öte yandan, Süleymaniye’deki Kayserili Ahmet Paşa Konağı ve Büyükada’da Altınordu Caddesi’ndeki sivil mimari örneği, yıllar boyunca DAI İstanbul’un inceleme alanlarını temsil eden iyi örnekler olarak bu hem kentsel hem de araştırma coğrafyasını yeni bir bütünlüğe kavuştururken, 1970’li yıllardan başlayan Zeyrek bölgesindeki araştırmaların ortaya koyup tamamladığı bilgiler, gerçekten de 20. yüzyılın ortalarından bugüne kadar gelen/ayakta kalan İstanbul ahşap mimarlık yapı stokunu ve onların arkasındaki geleneği iyi yansıtıyor. Yapı kültürü, yalnızca inşa edilme süreci ile yetinmeyen biçimde onarım biçimlerini, yangına karşı koruma kaygılarıyla birlikte ele alıyor. Dolayısıyla, Bachmann’ın adlandırmasıyla bu ‘fani mekânlar’, teknik ve tektonik özellikleriyle birlikte, yapımlarında ve sürdürülebilmelerinin arkasında yatan emek yoğun bir mimarlık ve yaşama kültürü ile birlikte aktarılıyor. Aynı adlı kitap (3), konunun nasıl yalnızca uzman tarihçi, koruma uzmanı, kent bilimci ve zanaatkar elinde kalmaması gerektiğini kanıtlıyor; bundan sonraki araştırmaların uzun erimli sürekliliği ve önemine de dikkat çekiyor.
 
Hiç de yeni olmayan bir araştırma temasını, ayakları yere basan biçimde kamuya tanıtmak, izleyicinin farklı bölgelerdeki yapıların planlarını yan yana ve aynı anda okuyarak karşılaştırmalı bir bilgi almasını sağlamak, böylece interaktif bir etkileşim ortamı yaratmak, serginin en önemli bağlamını oluşturuyor.
 
 
 
 
 
 
 
1. Küratör ve Yay.Haz. A. Batur, Ocak 2009, Emin Onat: Kurucu ve Mimar, 1908-1961, TMMOB Mimarlar Odası Genel Merkezi, İstanbul BK Şubesi, İTÜ Rektörlüğü, İstanbul, 78 sayfa; ISBN 978-9944-89-659-7
 
2. Haz. H. Kuruyazıcı, Aralık 2008, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Bir Mimar: Arif Hikmet Koyunoğlu, Anılar, Yazılar, Mektuplar, Belgeler, YKY Yayını, İstanbul, 519 sayfa; ISBN 978-975-08-1487-7
 
3. Ed. Martin Bachmann ve M. Baha Tanman, Ekim 2008, ‘Ahşap İstanbul’ Konut Mimarisinden Örnekler (Istanbuls Holzhäuser: Beispiele seiner historischen Wohnarchitectur / Wooden İstanbul: Examples form Housing Architecture), İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, İstanbul, 339 sayfa, ISBN 978-975-9123-55-0

Bu icerik 4000 defa görüntülenmiştir.