345
OCAK-ŞUBAT 2009
 
MİMARLIK’tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

ANMA

DOSYA: TOPLU KONUT MİMARLIĞI: Deneyimler, Olanaklar, Olasılıklar

MİMARLIK MÜZESİNE DOĞRU
İNGİLİZCE ÖZET / ENGLISH SUMMARY
TÜRKÇE ÖZET
YAYINLAR



KÜNYE
CUMHURİYET DÖNEMİ MİMARLIĞI Bölüm Editörü: Emel Kayın

Türkiye Lokomotif ve Motor Sanayi Tesisleri

Deniz Özkut
Yrd. Doç. Dr., Anadolu Üniversitesi, Mimarlık Bölümü
 
Nuray Özaslan
Doç. Dr., Anadolu Üniversites

Cumhuriyet döneminde ülkenin lokomotif ve motor sanayinin merkezi durumunda olan Eskişehir, endüstri arkeolojisi açısından zengin yapı ve yerleşimler barındırıyor. Türkiye Lokomotif ve Motor Sanayi (TÜLOMSAŞ) Yerleşkesi, sahip olduğu özellikler ve özgünlüğü nedeniyle ulusal endüstriyel mirasımızın korunması gereken örneklerinden biri olarak öneriliyor.


Osmanlı İmparatorluğu’nun Batılılaşma çabalarının bir göstergesi olarak karşımıza çıkan sanayileşme hareketi ile eğitim, ekonomi ve askerî alanlarındaki yeni yapılaşma, değişimin en önemli dinamikleri olarak göze çarpmaktadır. Her iki dinamiğin asıl unsuru olarak karşımıza çıkan yabancı etkisinin belirleyici gücü ortadadır. Osmanlı’nın ekonomik ve siyasal güçsüzlüğünün bir sonucu olan 1838 tarihli Ticaret Antlaşması ile yabancı sermayeye tanınan kapitülasyonların verdiği ayrıcalıklar, erken Cumhuriyet yıllarına kadar sanayinin her alanında etkin olmuştur. Diğer taraftan, İstanbul, tarih boyunca, Avrupa’dan / batıdan yapılan yolculukların başlangıç ya da bitiş noktası olmuştur. Doğu ile batıyı birbirine bağlamak fikri ile ortaya atılan Hicaz Demiryolu, aynı zamanda, son dönemlerde giderek zayıflamakta olan imparatorluğun, bu topraklar üzerinde askerî ve siyasi otoritesinin yeniden güçlenmesine katkıda bulunacaktı. Bu bağlamda Eskişehir’in ülke coğrafyası içinde farklı merkez ve yönlerden gelen yolların bağlantı noktasında olması ile ulaşılabilir konumu sanayi kenti olarak seçilmesinde büyük önem taşımaktadır.
 
Eskişehir’in, tarih boyunca İstanbul’u Anadolu’ya bağlayan yol üzerinde bulunan en önemli yerleşim eşiklerinden birisi olması büyük önem taşımaktadır. Cumhuriyet döneminde, modernleşmenin iki önemli parametresi olan modern ulaşım sistemleri ve endüstrileşme, Eskişehir’in hızlı gelişimini desteklemiş, üretim alanında ve kültürel yaşamda görülen modernleşme çabaları, kentin fiziksel yapısında ve mimari uygulamalarında etkisini göstermiştir. Bu bağlamda, Eskişehir’in kentsel imgesini ve fizyonomisini oluşturan iki önemli dönemi bulunmaktadır. Bunlardan birisi, tarımsal üretim ve ekonomiye bağlı olarak gelişen Odunpazarı ve Taşbaşı bölgelerinin oluşturduğu ve Cumhuriyet öncesi mimarlık örneklerinin ağırlıklı olduğu Eskişehir tarihsel dokusu; diğeri ise, Cumhuriyet dönemiyle birlikte kentte ortaya çıkan sanayi, kamu ve sivil mimarlık örneklerini kapsayan modern dokudur. Bu dokunun belirleyici öğesi olan demiryolu ve buna bağlı olarak gerçekleşen yapılardan biri olarak inşa edilen Türkiye Lokomotif ve Motor Sanayi Yerleşkesi, kentin ekonomik ve sosyal yapısında Cumhuriyet dönemi ile başlayan değişimlerin de simgesidir. Avrupalı yabancı sermayenin, Ortadoğu ve Asya’yı Avrupa’ya bağlama projesinin çok önemli bir altyapı gerekliliği olarak beliren Bağdat Demiryolu hattı üzerinde önemli bir noktada yer alan Eskişehir’de demiryolu ulaşımı için gerekli araçların üretileceği bir sanayi tesisin kurulması, kentin sanayileşme sürecini belirleyen en önemli oluşumlardan birisidir. Bu sanayi yapısı, bir yandan kentin tarihî ve gelişimi için belirleyici olurken, bir yandan da ulusal tarih ve gelişme süreci için anlamlıdır. Bu yazının konusu, sanayileşme ve kentsel gelişme ilişkisi açısından hem kente ait bir değer olan hem de ulusal tarihimizin özgün örneklerinden biri olan TÜLOMSAŞ Yerleşkesi’nin tarihsel ve mimari özelliklerinden dolayı endüstriyel mirasımızın dikkate değer varlıklarından biri olduğunu vurgulamaktır. Bu yazı, yerleşkeyi sahip olduğu özellikler ve özgünlüğü nedeniyle ulusal endüstriyel mirasımızın korunması gereken yapılarından biri olarak önermektedir.
 
KURULUŞU VE TARİHİ[1]
1856’da başlayan ilk demiryolu hattı bir İngiliz şirketi tarafından İzmir-Aydın arasında kurulmuş[2], yabancı sermayenin en önemli projelerinden biri olarak gerçekleşen Bağdat Demiryolu Hattı, modern ulaşım sistemlerinin ve sanayinin Anadolu’ya yerleşmesinin yolunu açmıştır. Hicaz bölgesine yönelik demiryolu inşası, 1880 yılında, dönemin Nafia Nazırı tarafından oldukça kapsamlı biçimde ele alınarak, Osmanlı Devleti’nin geleceğe dönük yatırım ve bayındırlık projesi kapsamındaydı. Projenin “Hatt-ı Kebir” adı verilen etabı kapsamında, İzmit’ten başlayarak, Eskişehir, Konya Halep ve Anbar’dan geçerek Bağdat’ta sona erecek büyük bir demiryolu projesi öngörülüyordu.[3] 8 Ekim 1888 tarihli fermanla İstanbul-Bağdat hattının İzmit-Ankara kısmı, Alman sermayesi ile 1889 yılında kurulan Anadolu-Osmanlı Şimendifer Kumpanyası tarafından gerçekleştirilmiştir. 1893 tarihinde aldığı diğer bir imtiyazla Alman sermayesi ile kurulan aynı kumpanya Eskişehir-Konya, Alayunt-Kütahya kısımlarını inşa ederek işletmeye açar. 1893 yılında Eskişehir’den Konya’ya doğru başlayan inşaat, 1896 yılında Konya’ya varır. 1894 yılında Almanlar, Eskişehir’de buharlı lokomotif ve vagon tamiri gereksinimini karşılamak üzere Anadolu-Osmanlı Kumpanyası adını verdikleri küçük bir atölye kurmuştur. Lokomotif kazanlarının onarılmak için Almanya’ya gönderildiği ve bütün yedek parçaların ithal edildiği bugünlerde, bu küçük çaplı, lokomotif, yolcu ve yük vagonu tamiratı yapılabilecek atölye, TÜLOMSAŞ’ın temelini oluşturur. Kurtuluş Savaşı sırasında İngilizlerin ve Yunanlıların eline geçen atölye, 2 Eylül 1922 tarihinden itibaren ulusal sanayinin en önemli kuruluşlarından biri olarak gelişir ve büyür. 1925’ten 1928 sonuna kadar yeni birimler hizmete girerek, yılda 3, 4 lokomotif ve 30 adet yolcu ve yük vagonu tamiri gerçekleştirebilir duruma gelmiştir.
1940’larda, cer atölyesi sanayi sektörüne kalifiye eleman yetiştiren bir merkez olur. II. Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan elektrik santrali yalnızca işletmenin enerji ihtiyacını karşılamakla kalmaz, aynı zamanda Eskişehir’in bazı bölümlerini de aydınlatır. 1947 yılında takım fabrikası, 1949 yılında yeni bakım, yemekhane ve müdüriyet binaları ve 1956’da motor şubesi hizmete girer. 1946 yılında, II. Dünya Savaşı sona erip seferberlik kaldırılınca geri dönen işçilerle birlikte üretim kapasitesi artar ve atölye fabrika gibi çalışmaya başlar. 1958 yılında cer atölyesi, Eskişehir Demiryolu Fabrikası adını almış, 1986 yılından beri de, Türkiye Lokomotif ve Motor Sanayi (TÜLOMSAŞ) olarak anılmaya başlanmıştır. (Resim 1)
 
CER ATÖLYESİNDEN TÜLOMSAŞ YERLEŞKESİ’NE[4]
Bugün yaklaşık 1.800 kişinin çalıştığı TÜLOMSAŞ, 1923 yılında 800 m2 kapalı alana sahip Eskişehir Cer Atölyesi’nden, kapalı alanı 176.000 m2 toplam alanı 500.000 m2 olan bir sanayi kurumuna dönüşmüştür. Ana faaliyeti TCDD’nin lokomotif ve vagon ihtiyacını karşılamak olan TÜLOMSAŞ çeşitli tipte lokomotif, demiryolu bakım aracı, bujili yük vagonu, çeşitli tipte dizel motor, alternatör, cer motoru, çelik ve pik döküm üretim kapasitesiyle Türk Ağır Sanayisi’ne hizmet vermektedir. Bugüne kadar yaklaşık 707 adet çeşitli tipte lokomotif ve 7.680 adet çeşitli tipte bujili yük vagonu üretimi gerçekleştirilmiştir.
İçinde lokomotif fabrikası, vagon ve yol gereçleri fabrikası, motor fabrikası, elektrik makineleri fabrikası, dişli-takım-kalıp fabrikası, döküm ve kimyasal işlemler fabrikası ve bakım ve yardımcı üretim fabrikası olmak üzere 7 adet fabrikanın bulunduğu entegre bir tesistir. Lokomotif fabrikasında, değişik tiplerde dizel-elektrik, dizel-hidrolik veya elektrikli anahat ve manevra lokomotifleri ile bu araçların bakım ve revizyonları yapılmaktadır. Vagon ve yol gereçleri fabrikasında çeşitli tipte yük vagonları imalatı, bakım ve revizyonları yapılmaktadır. Motor fabrikasında dizel motor imalatı yapılmaktadır. Elektrik makineleri fabrikasında lokomotiflerde kullanılan cer motoru imalatı yapılmaktadır. Döküm ve kimyasal işlemler fabrikası yıllık 2.500 ton döküm kapasitesine sahiptir. Ayrıca, ısıl işlem bölümünde menevişleme, yumuşatma, sementasyon, nitrürasyon ve indiksiyonla sertleştirme işlemleri; kaplama bölümünde krom, nikel, gümüş, çinko kaplama ile fosfatlama işlemleri yapılmaktadır.
 
KENTSEL VE MİMARİ ÖZELLİKLERİ (KENT İÇİNDEKİ KONUMU VE KENTE ETKİSİ)
19. yüzyılda cer atölyesi ve gar binasının kentin tarihsel merkezinden uzakta ve Porsuk Çayı’nın diğer tarafında yer alması ile birlikte kentsel gelişmeyi belirleyen yeni bir koşul yaratılmıştır. 19. yüzyılda cer atölyesi ve gar binasının inşa edilmesiyle eş zamanlı olarak oluşturulan Atatürk Caddesi kentin en eski ve önemli ana arteridir. Kentin o dönemki konut yerleşim alanını tren garına bağlamaktadır. Eskişehir Tren Garı ile komşu olan cer atölyesi bir yönden demiryolu hattı, diğer yönden de Porsuk ile sınırlanmaktadır. Bu bağlamda, kent merkezindeki konut yerleşim alanlarının çeperinde bulunmaktadır. Porsuk Çayı ve demiryolu hattı gibi güçlü bariyerler nedeniyle kent ile dokusal bir ilişkisi olmayan yerleşke, kendi içine kapalı, planlı gelişmiş bir kampus gibidir. Kent ile kurulan ilişki, mimarisi 20. yüzyıl modern mimarlığının özelliklerini taşıyan, saat kulesi ve oval biçimli cephesi ile güçlü bir imge oluşturan giriş yapısı ile başarılı bir şekilde sağlanmaktadır. (Resim 2, 3)
 
Hem ülke hem de Eskişehir için oldukça önemli bir sanayi tesisi olan TÜLOMSAŞ’ın çok sayıdaki binasının farklı dönemlerde yapıldığı bilinmektedir. 19. yüzyıldan itibaren yapılan binalar, dönemlerinin özelliklerini taşımaktadır. Yerleşkenin girişinde bulunan yapı mimari üslubuyla dikkat çekmektedir. Yapı morfolojisine bakıldığında, kapının taşıdığı dönem izlerinin genel çizgisi altında, erken Cumhuriyet yıllarında, 19. yüzyılda kurulmuş olan bu yerleşkeye eklemlendiği anlaşılmaktadır. Kapı, oval biçimde sonlanan bir birim ile giriş saçağından oluşmaktadır. Kapının en baskın elemanı, aynı oval sonlanmaya sahip biçimde yükselen saat kulesidir. Saat kulesinin giriş cephesi yüzeyinde saatin yanısıra, düşey ışık bandı yer almaktadır. Oval biçimli cephesinde ise düşey, dikdörtgen pencereler ve tasarlanmış biçimde yer alan bayrak direği bulunmaktadır. Saat kulesinin düşey etkisi giriş saçak plağının yataylığı ile daha da vurgulanmıştır. (Resim 4)
 
Giriş kapısından farklı olarak yerleşkenin içinde yer alan atölye yapıları, yapıldıkları dönem olan 19. yüzyıl mimari etkilerini taşımaktadır. Ürünün ağır sanayi kapsamında olması ve seri üretimin sağlanabilmesi amacıyla, mekânsal bütünlük ve yükseklik ön planda tutularak yapılar betonarme olarak planlanmıştır. Ayrıca lokomotif boyutları gözönünde bulundurulduğunda, oldukça geniş ve yüksek iç mekân gereksinimi ortaya çıkmıştır. Bu denli büyük mekânların aydınlatma sorunu ise, çatıda oluşturulan pencere bantları ile çözülmüştür. Üretim atölyelerinin yanısıra yerleşke içinde dikkat çeken bir başka yapı, yine aynı dönemlere ilişkin bir su deposu yapısıdır. Halen su deposu olarak çalışmaya devam eden yapının, yerleşke içinde onarım görmüş olduğu dikkat çekmektedir. (Resim 5, 6)
 
Bir başka dikkat çekici detay ise, özellikle lokomotif fabrikasının atölyelerinin yer döşemesi olmuştur. Titreşimi en aza indirgemek ve ağır yükleri tolere edebilmek amaçlı, 8x8 cm en kesitinde ahşap takozların yere çakılması yoluyla elde edilmiş ahşap zemin, özgün döşeme olarak göze çarpmaktadır. (Resim 7, 8, 9)
 
Cer Atölyesi olarak çalışmaya başladığı günden bu yana, sürekli yapılar ve mekânlar eklenerek üreyen bu yerleşke içinde yer alan dönemsel eklerin mimari nitelikleri, giderek niteliğini kaybettiği görülmektedir. Yerleşke içindeki yapılara bakıldığında, dönemsel olarak damgasını vuran yapılar, 19. yüzyılda ve 1950’lerde inşa edilmiş yapılar olduğu görülmektedir. Yerleşkenin tarihçesine bakıldığında da, bu iki dönemin yerleşkenin, sanayi üretilmesi kapsamında öneminin arttığı dönemlere denk geldiği görülmektedir. Üretimin yoğun olduğu ve uluslararası düzlemde de sanayi üretimi açısından karşılık bulduğu 19. yüzyılda inşa edilmiş olan yapılar, atölye binalarındır. II. Dünya Savaşı’ndan sonra Türkiye Cumhuriyeti bünyesinde sanayi gelişimine ve yatırımlara önem verildiği dönemlerde, ilk Türk yapımı “Devrim” arabası 1961 yılında Eskişehir Cer Atölyesi’nde 20 mühendis tarafından üretilmiştir. Bu dönemde inşa edilmiş olduğu anlaşılan yapılar bu kez yönetim/idari yapıları olarak ortaya çıkmaktadır. Bu yapılarda, II. Ulusal Mimarlık etkileri yanısıra uluslararası stil izlerini izlemek mümkündür. (Resim 10, 11)
 
SONUÇ
Endüstri Devrimi’nin sadece teknolojik bir devrim olmadığı, aynı zamanda insanların düşünce ve yaşam biçimini değiştiren, sosyal, kültürel ve ekonomik boyutlarıyla çevresel etki yaratan bir dönüşüm olduğu düşünüldüğünde[5] sanayi kuruluşlarının kentsel yaşamı ve kültürü nasıl etkilediği bilinmektedir. TÜLOMSAŞ Yerleşkesi ulusal tarihimizin dönüm noktasında önceye ve sonraya yani Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerine dair güçlü izler taşıyan, ülkenin çok önemli bir sanayi kuruluşu olmasının yanısıra, çok önemli bir kültürel mirası olarak dikkatle izlenmesi ve korunması gereken bir bütünlüktür. Ülkemizde kurulan ilk sanayi kuruluşlarından biri olarak tarihsel önemi olan işletme halen faaliyette olması ve döneminin mimari özelliklerini taşıyan özgün binalarının varlığı nedeniyle zaten az sayıda ayakta kalmış olan endüstriyel kültürel mirasımızın önemli yapılarından birisidir. Bu kültürel varlık aynı zamanda Eskişehir kentsel kimliğinin ve dokusunun da önemli bir bileşeni olarak kent için vazgeçilmez bir değer olarak belirmektedir.
 
TÜLOMSAŞ, her iki döneme de ait olması ve her iki dönemden de izler taşıması nedeniyle, Eskişehir tarihsel dokusu içinde önemli bir yere sahip bulunan tarihî bir endüstri yerleşkesidir. En önemlisi, günümüzde endüstri yapılarında genellikle yüzleşilen sorunlardan biri olan “işlevini yitirme” sorunsalı, TÜLOMSAŞ için geçerli değildir. Tam tersine, küçük bir cer atölyesi olarak hayatına başlayan yerleşke, yüzyılı aşkın bir zaman dilimi içinde giderek büyümüş ve ihracat yapan önemli bir ağır sanayi birimi durumuna gelmiştir. Bununla ilişkili olarak, 19. yüzyıldan beri gelişerek gerek kent gerekse ulusal boyutta varolabilmesi nedeniyle “süreklilik ve tarihsellik değerleri”ni taşımaktadır. Aynı zamanda TÜLOMSAŞ, Türkiye’deki ilk ağır sanayi örneklerinden olması ve Eskişehir’i sanayi alanında üst sıralara taşıması nedeniyle “sembol olma”, kente ve ülkeye olan katkıları nedeniyle “etki ve katkı değerleri”ni taşımaktadır. Bunun yanısıra, dönemsel ekleri ile dönemin mimari özelliklerini yansıtması nedeniyle “mimari ve belge değerleri”ne, ülke ekonomisine katkısı ile “ekonomi değeri”ne ve sunduğu iş alanlarının yanısıra yüksek rant değeri ile de, “kullanım değeri”ne sahiptir. TÜLOMSAŞ yerleşkesi, bu kapsamda, bir endüstri mirası olarak ele alınmaya adaydır.
 
 
 
Resimler
1. Cer Atölyesi’nin 1894 ve 1923 yıllarındaki görünümleri
2. TÜLOMSAŞ Yerleşkesi’nin uydu görüntüsü
3. TÜLOMSAŞ Yerleşkesi’nin arşivinde bulunan plan şeması
4. TÜLOMSAŞ Yerleşkesi’nin modern mimarlık etkilerini taşıyan giriş kapısı
5. Cer Atölyesi erken dönem üretim binaları
6. Cer Atölyesi’nin ilk dönemlerine ilişkin su deposu yapısı
7. Lokomotif üretim ve bakım atölyelerinin iç mekânları
8. Lokomotif Fabrikası’nın ahşap zemin döşemesi
9. Lokomotif döküm ve bakım atölyelerinin iç mekânları
10. TÜLOMSAŞ Yönetim Binaları
11. TÜLOMSAŞ’ta üretilmiş olan “Devrim” arabası





[1] http://www.tulomsas.com.tr/main.php?kid=66 (İzlenme tarihi: 28.10.2005)
 


[2] http://www.tcdd.gov.tr/genel/tarihce.htm (İzlenme tarihi: 28.10.2005)
 


[3] Gülsoy, Ufuk, 1994, Hicaz Demiryolu, Eren Yayıncılık, İstanbul; s.32: “...Dönemin Nafia Nazırı Hasan Fehmi Paşa, 580 km olarak tarif ettiği bu güzergahda demiryolu inşaatı için herhangi bir müşkilatın olmadığını ve bu Hattın yapılması durumunda maliyetinin 3.278.260 liraya çıkacağını öne sürüyordu...”


[4] http://www.tulomsas.com.tr/main.php?kid=66 (İzlenme tarihi: 28.10.2005)


[5] Köksal, Köksal, Gül, 2006, “Kentsel Dönüşüm Projeleri Karşısında Endüstri Mirasının Geleceği,” Mimarlık, no:331; ss.13-16.

Bu icerik 6177 defa görüntülenmiştir.