317
MAYIS-HAZİRAN 2004
 
MİMARLIK'TAN

ODADAN

MİMARLIK DÜNYASINDAN

ÖDÜL ve SERGİ: 9. Ulusal Mimarlık Sergisi ve Ödülleri

  • Eski Van Şehri
    Şahabettin ÖZTÜRK

    Yrd.Doç.Dr., Mimar, Yüzüncü Yıl Üniversitesi,

    Fen Edebiyat Fakültesi,

    Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi



KÜNYE
MİMARLIK ve KENT: Turkuaz: Denizin Coğrafyasında: VAN

Eski Van Şehri

Şahabettin ÖZTÜRK

Yrd.Doç.Dr., Mimar, Yüzüncü Yıl Üniversitesi,

Fen Edebiyat Fakültesi,

Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi

Her kentin kendine özgü dönüşüm dinamiği var; Van kenti, bunu, daha da belirgin olarak hissettiriyor. Kentin topografyasını, “eski” ve “yeni” Van kentleri arasındaki keskin ayrışmayı, terk ediliş / yeniden kuruluşu anlayabilmek için, “mimarlık ve kent” bölümü bu kez kentin tarihini çerçeveleyen bir yazıyla birlikte çiziliyor. Kentin tarihsel gelişimini Şahabettin Öztürk’ün kaleminden okurken, Jale Erzen günümüz Van kentini, doğası, coğrafyası, dokusu, kokusu, “denizi” ve son dönem mimarlık ürünleri ile aktarıyor. Van, türdeşleşen Türkiye kentleri arasında belirgin biçimde kendine özgü kalan kentlerden biri.

Van Kalesi’nin güneyinde yer alan yaklaşık 500.000 m2lik Eski Van Şehri’nin Urartular döneminde ne şekilde kullandığına dair tarihi belge ve herhangi bir iz bulunmamaktadır. Şehrin doğu, güney ve batısı surlarla, kuzeyi ise Van Kalesi ile çevrelenmiştir. Şehrin girişi surlarda açılan dört kapı ile sağlanmaktadır. Surların hangi tarihte ve kim tarafından inşa edildiği kesin olarak bilinmemekle birlikte, bazı tarihi kaynaklarda ilk kez, Akkoyunlular döneminde yörede “bat” adı verilen topraktan yapıldığı belirtilir. 1915 yılına kadar sürekli iskan edildiği bilinen kale, orta çağda Selçuklu ve Karakoyunlular tarafından tahkim edilmiş, son şeklini ise Osmanlı döneminde almıştır. (Çizim 1)

Şehirde Türklerle Ermeniler yan yana iyi komşuluk ilişkisi içinde yıllarca birlikte kardeşçe yaşamıştır. Şehrin doğu bölgesinde Ermeniler, kuzeybatı köşesinde Kürtler, orta kısımlarında ise Türkler ağırlıklı olarak yaşamışlardır.(1) Topkapı Sarayı Arşivi’ndeki (E.9487) 17. yüzyılda hazırlanan minyatür, Van Kalesi ve Şehri’nin gerçeğe yakın genel görünümü hakkında bilgi vermektedir. (Resim 6) Eski fotoğraflar ve gravürlerden görüldüğü gibi, Van Şehri her türden ve dinden mimarinin iç içe girdiği bağları, bahçeleri, çarşı-pazarları, çoğu iki katlı düz toprak örtülü evleri, mahalle aralarında yükselen kubbelerin, minarelerin, kiliselerin, camilerin, konsoloslukların, yerli ve yabancı kolejlerin, askeri kışlaların hareketleri ile yaşayan karma bir kent idi.(2)

Şehir arazisinin sınırlı olmasından dolayı evlerin tümü bitişik nizamda iki katlı kerpiç malzemeden ve düz dam olarak inşa edilmiştir. Şehir içindeki evler belli bir bölgeye ayrılmamış, her türden sivil ve dini mimari ile iç içe homojen olmayan bir şekilde şehir içine dağılmıştır. (Resim 7) Bu yapılanma içinde Müslüman ve Ermeni evlerinin dış cepheleri arasında hiçbir fark görülmemektedir. Şehirde her türden mimari yapının uyumlu bir şekilde geliştiği görülmektedir.(3) 17. (1655) yüzyılın ortalarında bölgeyi gezen Evliya Çelebi, şehrin 10 mahallesinin olduğunu, büyük çoğunluğunu Müslümanların oluşturduğu şehrin 3 mahallesinde ise Ermenilerin oturduğunu anlatmıştır. Şehirde iki katlı düz damlı kagir (kerpiç ve yonu taş, kireç ve cibis harcı) malzemeden inşa edilen toplam 8.800 ev bulunduğunu, kalede ise 300 kadar yeniçeri, topçu ve cebecilere ait evler olduğunu belirtmiştir.(4) 19. yüzyılın son çeyreğinde Lynch tarafından hazırlanan haritada, şehrin 12 mahalleden oluştuğu, bu mahallelerden 9’unun Müslüman, 3’ünün ise gayrimüslimlerden meydana geldiği görülmektedir.(5) (Çizim 1)

1914’te I. Dünya Savaşı ile Avrupa’da başlayan milliyetçilik akımları, Osmanlı topraklarında yaşayan Ermenileri de etkilemiştir. Özellikle 1877-1778 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan (‘93 Harbi) sonra, Ermeni çetelerin örgütlendiği ilk kentlerden biri Van’dır.(6) 7 Mart 1915’de Van Şehri’nin yerli halkı, Van valisi Cevdet Bey’in emriyle boşaltılarak Bitlis’e gönderilir. 17 Mart 1915’de sayıları 4.000 olan Ermeni Taşnak çeteleri, Van şehrini Rus birliklerle basarak işgal ederler. İşgalden sonra, Van valisi Cevdet Bey 20-23 Mart’ta İstanbul’a çektiği telgrafta “5418 haneli şehirde, Müslüman kesiminde eser kalmadığı, iki bin üzerinde ev, dükkan, mabet, okul gibi çeşitli binaların kamilen yandığı” rapor edilir.(7) 2 Nisan 1918’de Ali Sinan (Sabis) Paşa komutasındaki 4. Kolordu’nun Van’a girmesiyle üç yıllık işgal sona erer. Bu tarihten sonra Van’dan göç eden yerli halkın bir bölümü geri döner. Ancak, Eski Van Şehri içinde yer alan sivil mimari yapıları tümü ile diğer mimari yapıların büyük bir bölümü, Ermeni Taşnak çeteleri tarafından yakılıp yıkılmıştır. Şehrin bu konumu yeniden yapılanmasına imkan vermediği için, halk şehrin dışında kalan bahçe ve bağ evlerine yerleşerek günümüz Van Şehri’nin bir nevi temellerini oluşturmuşlardır.(8)

1918’de Van’ın kurtuluşundan sonra Eski Van Şehri içinde kısmen ayakta kalma mücadelesi veren anıtsal mimari yapılar bakımsızlık, ilgisizlikten ve doğanın acımasız olumsuz etkisine maruz kalarak her gün biraz daha zemine yaklaşarak kaybolmaktadır. Ayakta kalabilenler de ancak eski bilgi ve belgeler yardımıyla tanınabilmektedir. (Resim 8, 9, 10) Osmanlı klasik dönem mimarisinin temsili olan ve mimar Sinan’ın imzasının taşıyan yapı, 1568 yılında Van Beylerbeyi Hüsrev Paşa tarafından inşa edilen bölgedeki tek külliyeli yapı olan Hüsrev Paşa Külliyesi’dir. Günümüzde son derece yıkık ve bakımsız bir durumda olan külliye camisinin iki metre yüksekliğindeki çinileri Rus işgalinde duvarlardan sökülerek Rusya’daki Leningrad Müzesi’ne götürülmüştür.(9) (Resim 14, 15)

1918 yılından sonra eski canlılık ve hareketliliğini kaybeden Van, günümüzde adeta bir ölü şehir gibidir. Eski Van Şehri’ndeki mevcut mimari yapılara olan ilgisizlik, bakımsızlık ve geçmişe saygısızlıktan dolayı kent, göz göre göre her gün biraz daha zemine yaklaşarak kaybolmaktadır. (Resim 8, 9, 10) Bu olumsuzluğa etki eden faktörleri şu başlıklar altında toplamamız mümkündür.

1. İlgisizlik ve duyarsızlık: Eski Van Şehri ve Kalesi’nden sorumlu olan ilgili kurum ve kuruluşların bölgedeki sivil dernek ve halkın ilgisizliği.

2. Kaçak kazılar: Güvenliğin yetersizlik ve niteliksizliğinden cesaret alarak definecilerin özellikle gece yaptığı kaçak kazılardan dolayı bir çok yapının yok olmasına neden olması.

3. Doğal tahribatlar: Bölgedeki yaz-kış ve gece-gündüz arasındaki sıcaklık farkının yüksek olması, aşırı kar ve yağmur yağışları yapı malzemesini kimyasal ve fiziksel etkilemesi sonucunda çözülmeler ile yok olması. Son yıllarda Van Gölü’nün su seviyesindeki aşırı yükselmeler ile zemin su seviyesinin yükselmesi, şehirdeki rutubet ve nem oranının artması yapılardaki tahribatı hızlandırmıştır.

4. Kazı ve restorasyon çalışmalarındaki eksiklikler: Son yıllarda kale ve şehirde yapılan kazı çalışmalarında, Ulu Cami (1972-4), Kızıl Minareli Camii (1983), Süleyman Han Camii (1987) ve Hüsrev Paşa Külliyesi (1986-2000) gibi kazılarla yapıların planı tespit edilmiştir. Ancak, kazıların tamamlanmaması ve ortaya çıkan yapı bölümlerinde restorasyon ve özellikle konservasyon işlemleri yapılmadığından dolayı, kalıntılar olumsuz doğa koşullarına maruz kalarak günümüzde bazı yapıların planlarının tamamıyla yok olmasına neden olmuştur.

5. İlgili kurumlar arası koordinasyon eksikliği: Eski Van Şehri ve Kalesi ile ilgili olan, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Van Belediyesi, Van Valiliği-Özel İdare ve Milli Emlak, Diyanet İşleri Başkanlığı, Özel Mülkiyet Ait Tapular, Yüzüncü Yıl Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi’nin Van Gölü Çevresi Araştırma ve Uygulama Merkezleri gibi birçok kurum tarafından yürütülmesi yetki ve sahiplenme karmaşıklığını doğurmaktadır.

Eski Van Şehri taşıdığı değişik uygarlıkların mimari izleriyle ve farklı dini mimari örnekleriyle yalnız bölgede değil, belki de Türkiye’de eşine ender rastlanan sosyal yapıda bir tarihi kent özelliğine sahiptir. Bu derece önemli özelikleri taşıyan şehir ve kaleye gerekli ilgi gösterilmemiştir. Yapılan birkaç uygulama çalışma ise başlangıçta iyi niyetle yapılmış olmasına rağmen sonuçlanmadığı için ilgili yapıların yıkımını çabuklaştırmıştır. Gelecek kuşaklara bu mimari mirasın belgelenerek sağlıklı bir şekilde aktarılıp yapıların restorasyonun yapılması zorunludur. Kültür Bakanlığı, Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nin Restorasyon, Arkeoloji, Sanat Tarihi ve diğer yardımcı bölümleri, Valilik, Belediye, Mimarlar Odası Van Şubesi başta olmak üzere diğer meslek Odaları, Sanayi ve Ticaret Odası, sivil toplum örgütleri, dernekler ve halkın temsilcilerinin katılımı ile acilen “Van Şehri ve Kalesi’ni Kurtarma Komisyonu” kurulmalıdır. Öncelikle yapılacak çalışmalarda kurtarılması gereken yapıları tespit edip, hemen restorasyon hem tanıtım, denetim ve en önemlisi takip çalışmalarını sürekli bir şekilde yapılması gerekmektedir. Aksi takdirde, eşine ender rastlanan kültür mirasımız olan Eski Van Şehri ve Kalesi kısa bir sürede yok olacaktır.

NOTLAR:

1. Günel, F.M., 1993, Eski Van Kent Dokusu Üzerine Bir Deneme, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Arkeoloji ve Sanat Tarihi Ana Bilim Dalı, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Van, ss.41-48.

2. Uluçam, A., 1996, “Eski Van’daki Mimari Anıtlar”, Kültür ve Sanat, Ankara, ss.19-24; Uluçam, A., 2000, Ortaçağ ve Sonrasında Van Gölü Çevresi Mimarlığı I Van, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, ss.16-21.

3. Sabri Paşa, S., 1960, Van Tarihi ve Kürtler Hakkında Tetebbulalar, Altınok , Ankara, s.99; Akşener, H.S., 1996, Van’dan Vaniköy’e, Mapsan Matbaası, İstanbul, ss.14-15; Öztürk, Ş., 1998, “Mimari Açıdan Tarihi Van Evleri”, Dünyada Van Dergisi, S: 12, Ankara, ss.26-28.

4. Evliya Çelebi, 2000, Seyahatname, C: III-IV, Üçdal Neşriyat, İstanbul, ss.554-555.

5. Güzeloğlu, S., 1996, Van ve Çevresine Tarihi ve Arkeolojik Bir Bakış, Kent Matbaacılık, İstanbul, s.16.

6. Güzeloğlu, S., 1996, s.17.

7. Talay, Aydın, 1996, Yıkılan Bir Şehrin Anatomisi, Van Belediyesi Yayınları 5, İstanbul, ss.117-139.; Uluçam, A., 1996, s.19.

8. Kömürcüoğlu, A., 1945, “Van Şehir Planı Raporu”, Arkitekt, İstanbul, S: III, ss.27-29; Güzeloğlu, S., 1996, s.17.

9. Öztürk, Şahabettin ve Mehmet Mutlu, 2000, “Hüsrev Paşa Çifte Hamamı”, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, S: 1, ss.93-103.; Uluçam, A., 1996, ss.22-23; Güzeloğlu, S., 1996, ss.35-36.

Bu icerik 7147 defa görüntülenmiştir.