316
MART-NİSAN 2004
 
MİMARLIK'TAN

ODADAN

MİMARLIK DÜNYASINDAN

ETKİNLİK

  • aalto @ turkey
    Rabia Çiğdem Çavdar

    Mimar, Mimarlar Odası Ankara Şubesi

DOSYA: ÜÇ BÜYÜK KENTİN BAŞKALAŞIMI

BALKANLARDA MİMARLIK

YİTİRDİKLERİMİZ



KÜNYE
KORU(MA)MA

Moloza Karışan Tarih

Aydan Balamir

Doç.Dr., ODTÜ Mimarlık Bölümü,

Yayın Komitesi Üyesi

ODTÜ Mimarlık Bölümü 3. sınıf öğrencilerinin proje çalışması için bu yıl Amasya kentini seçtik.(1) Daha önce 1997 ve 1998 yıllarında yine aynı yıl proje çalışması için Amasya’ya gitmiş, ve kentin ‘tarihi çevre içinde yeni yapılaşma’ konusu için ideal konumdaki ortamlarını değerlendirmiştik.(2) Amasya’nın okunaklı kent yapısı, anıtsal yapıları ve özgün konut dokusunun, mimarlık lisans eğitiminde tarihi çevreye odaklanan stüdyo programları için sağladığı eşsiz laboratuardan bu yıl bir kez daha yararlanmak istedik, ve 3-7 Mart tarihleri arasında bir inceleme gezisi planladık.

Proje konusuna yönelik arazi çalışmasına kentin anıt yapıları incelenerek başlandı. Gezi güzergahı kentin batı ucundan başlayarak sırasıyla Gökmedrese Camisi, Torumtay Türbesi, Yörgüç Paşa Camisi, Mesut Bey Türbesi ve kentin merkezinde Külliye. Sonra Burmalı Minare Camisi’nden doğuya doğru Gümüşlü Camisi, Bimarhane, Mustafa Bey Hamamı ve Mehmet Paşa Camisi; sonrası Kumacık Hamamı ve Bayazıt Paşa Camisi...

Büyükağa Medresesi ile noktalanacak güzergahın bir öncesi olan muhteşem Bayazıt Paşa Camisi’ne yaklaştığımızda, caminin önünde ve bahçesinde moloz yığınları dikkatimizi çekiyor. Bir tamirat olsa gerek; eski eserlerin başına sık gelen, Koruma Kurulu terminolojisiyle “basit onarım” grubuna giren bir çalışma olmalı. Resimleri hava kararmadan çekme telaşıyla, molozu kadraj dışında bırakan çekimlere hemen girişiyor, ve binaya yaklaşıyoruz. Bir bölümünde iskele kurulu olan son cemaat mahallinde bir duraksama... Alah Allah, revağın kubbe ve kemer iç yüzeyleri yer yer kazınıp tuğlası ortaya çıkmış; revak iç cephesindeki duvarın da sıvası soyulmuş. Yoksa “esaslı onarım” grubu bir müdahale mi?

Sorunun yanıtını birazdan öğreneceğimiz için şanslıyız; stüdyomuzun eğitim kadrosunda, Amasya’nın bağlı olduğu Samsun Koruma Kurulu’nun üyesi bir arkadaşımız da var. O gelene kadar etrafa bakınmayı sürdürüyoruz. Esaslı onarımdaki bir binanın önünde bir bilgi tabelası olmamasından biraz canım sıkılmış olarak, moloz yığınına yaklaşıyorum. Kazınmış sıva artıkları ve taş kırıklarına eğilip birkaç parçayı elime alınca, bunların tarihi yapıdan geri kalan bezemeler olduğu anlaşılıyor: taş, sıva ve alçı rölyef parçaları... Koruma Kurulu’ndan arkadaşımız geliyor bu arada, ve Kurul Müdürlüğü’nden telefonla bilgi istiyor. Gelecek bilgiyi beklerken, yapının bekçisi ile taşeronu olduğunu anladığımız iki kişi beliriyor, ve hep birlikte caminin içine giriyoruz.

Caminin içi tamamen iskele kurulu, hemen hiç sıvalı yüzey kalmamış. Bina baştan aşağı yenilenecek! Doğu kanattaki zaviyede yenileme başlamış; bir duvar boydan boya, taze takılmış alçı nişlerle bezeli. Bize ‘onarım’ konusunda bilgi vermeye çalışan ilgiliye ağlamaklı soruyorum: Onarımdan sorumlu restorasyon uzmanları kimdir, özgün duvarın rölöveleri nasıldı, çizimler nerde, vs... Onarımın Vakıflar’a ait olduğunu anlıyoruz; otomatik bir fotoğraf makinesiyle çekilmiş soluk fotoğraflar var ortada, bir de yerlerini bulmayı bekleyen alçı bezeme ve ince yapı elemanları. Açıklama sürüyor: “Buradaki süslemeler düzgün değildi, biz hatalarını giderdik, standart hale getirdik.”

Aman tanrım, siz ne diyorsunuz? Bu bir erken 15. yüzyıl yapısı, ve bu ‘kartonpiyer’ eklentilerle 3-5 yıldızlı otellere benzemekte! Bu nasıl bir onarım? Yepyeni, dün bitmiş gibi mi olmalı Sultan Çelebi Mehmet zamanından kalma bir yapı? Yangınlara, sellere direnerek geldi bugünlere, restorasyona mı yenik düşecekti? ...

“Türkiye’de bir binanın başına gelebilecek en kötü şey restorasyondur, biliyorum” diyor onarımı yapan, “ama ben görevimi yapıyorum.”

Koruma Kurulu’ndan bilgi geliyor: 1997 yılında bir basit onarım izni alınmış, Amasya henüz Samsun değil Ankara Kurulu’na bağlıyken. Aradan geçen 7 yılda esaslı onarıma dönüşen niyetin yasal süreci yakında açıklığa kavuşur. İnşaat 5 Mart tarihinde mühürlendi; bahçedeki molozun içeri alınması, düzgün parçaların Müze’de saklanması gibi önlemlerin talimatı yetkililerce verildi.

Gezinin son günü, 6 Mart, Amasya karlar altında. Bayazıd Paşa’ya veda etmeye gideceğiz. Şehzadeler Kenti’ni, durmadan yağan karın altında bir ucundan öbürüne kat edip, camiye geliyoruz. Sessizlikte deklanşör sesleri...

8 Mart 2004

Notlar

1. Bu dönemin Arch. 302 Amasya stüdyosu: Yıldırım Yavuz, Aydan Balamir, Fuat Gökçe, Kadri Atabaş ve Susan Habib.

2. 1997 yılı Arch. 302 grubu: Enis Kortan, Aydan Balamir, Arda Düzgüneş, Erkin Aytaç. 1998 yılında İTÜ’den Türkan Uraz ve Meltem Aksoy grubuyla ortak proje: Aydan Balamir ve Ercüment Erman grubu ile Ali Cengizkan ve Şebnem Yalınay grubu.

Bu icerik 3300 defa görüntülenmiştir.