316
MART-NİSAN 2004
 
MİMARLIK'TAN

ODADAN

MİMARLIK DÜNYASINDAN

ETKİNLİK

  • aalto @ turkey
    Rabia Çiğdem Çavdar

    Mimar, Mimarlar Odası Ankara Şubesi

DOSYA: ÜÇ BÜYÜK KENTİN BAŞKALAŞIMI

BALKANLARDA MİMARLIK

YİTİRDİKLERİMİZ



KÜNYE

MİMARLIK'TAN

N. Müge CENGİZKAN

316 - MART-NİSAN 2004

Önümüzdeki Nisan ve Mayıs aylarının Mimarlar Odası etkinlikleri ile hareketlenecek yoğun gündemine, önceki sayının Mimarlık’tan bölümünde değinmiştik. Etkinliklerden bazılarının hazırlık aşamaları hâlâ sürmekte, bazıları umutlandırıcı sonuçlarla daha da zenginleşti ve yenileri gündemimize eklendi. Önce Türkiye mimarları adına sevindirici olan UIA “Yaşasın Kentler” Yarışması’na değinelim.

Uluslararası “Yaşasın Kentler” Fikir Yarışması’nda Türkiye’nin de içinde bulunduğu 2. Bölge Ödülü’ne Cem İlhan, Tülin Hadi, Sevinç Hadi, Esra Gemici ve Işıl Ekin Çalak ekibinin İstanbul kentiyle ilgili, 3 mansiyon ödülünden birine ise Ali Özer’in yine İstanbul kenti üzerine ürettiği proje değer görüldü. 28 ülkenin içinde bulunduğu 2. Bölge’deki 4 ödülden 2’sini almak büyük bir başarı. Önümüzdeki aylarda hem uluslararası hem ulusal aşamada, profesyoneller ve öğrenciler kategorisinde ödül alan projelere MİMARLIK’ta kapsamlı olarak yer vereceğiz. 16-18 Nisan tarihleri arasında yapılacak Mimarlar Odası 39. Genel Kurulu’nda, ulusal aşamada ödül alan projeler küçük bir sergi halinde Behruz Çinici, Teoman Doruk ve Enver Tokay’ın nitelikli yapısı DSİ Genel Müdürlüğü Salonu’nda genel kurul süresince izlenebilecek.

Hazırlıkları süren diğer bir etkinlik ise, Nisan ayında yapılacak 9. Ulusal Mimarlık Ödülleri ve Sergisi ve bu kapsamda “konut” üzerine bir seminer. Bu yıl 200 pano ile rekor katılımın gerçekleştiği sergi ve ödül programına, 2002 yılı katılımı 140 pano idi. 2006 yılında 10. yılını kutlayacağımız serginin bu zenginlikte sürdürülmesi, Türk mimarlarının son dönem mimarlık ürünlerini belgelemek ve mimarlık ortamında iletişimi artırmak açısından çok büyük önem taşıyor: 2006’da en geniş katılımı sağlamayı diliyoruz.

Ödül gecesi ile başlayacak sergi ve ödül programına ertesi gün, 13 Nisan’da “konut” üzerinde yapılacak seminerle devam edilecek. Her ödül döneminde “konut” alanında yoğun bir katılım olmasından hareket eden Mimarlar Odası Ankara Şubesi ve Goethe Enstitüsü, Türkiye ve Almanya’dan katılımcılarla gerçekleştirecekleri panelde, “Gelenek, İşlev ve Moda Arasında Günümüz Konut Kültürü” tartışılacak. Mayıs 2001’de yine Oda ve Goethe Enstitüsü etkinliği olarak “konut” temasıyla gerçekleştirilen “Yeni Barınma” seminerinin kitabı da, eşzamanlı olarak seminere sunulmak üzere hazırlanıyor.

Çalışmaları yoğun olarak sürdürülen ve belirli bölümleri daha sonra İzmir ve İstanbul’a da taşınacak olan diğer bir etkinlik ise AALTO@TURKEY sergi, panel, atölye ve konferanslar bütünü. Finlandiyalı modernist mimar Avlar Aalto’yu ve içinde yetiştiği Fin kültürünü daha yakından tanımak için 7 Nisan - 16 Mayıs tarihleri arasında Ankara’da hem çeşitli sergiler, hem de 9 - 16 Mayıs tarihleri arasında Finli ve Türk katılımcılarla Fin müziği, edebiyatı, doğası, sineması ile ilgili yoğun panel, konferans ve atölyeler düzenleniyor.

Dosya Üzerine … 3 Büyükkent Yerel Yönetimler Eliyle Dönüşürken …

MİMARLIK’ın bu sayısı, 28 Mart seçimlerinin hemen ardından elinize ulaştı. Yayın Kurulu olarak biz de seçimlerin ardından, 3 büyükkentin son yıllarda yerel yönetimler eliyle / onların yönlendirmesiyle yaşadığı başkalaşımı değerlendirmeyi hedefledik. İhsan Bilgin İstanbul’un, Sedvan Teber Ankara’nın, Levent Gedizlioğlu ve Mimarlar Odası İzmir Şubesi İzmir’in kentsel proje ve sorunlarını değerlendirdiler, kentin yaşadığı başkalaşımı aktardılar. Yerel yönetimlerin bazen siyasi, bazen ekonomik, bazen kültürel vizyonunun öne geçtiği ve her üç kentte birbirinden farklı gelişse bile, bütün yönetimlerin kendi izlerini bırakma adına ürettikleri “büyük kentsel projeler”e imza atma çabası oldu.

En belirgin biçimini Ankara özelinde gördüğümüz bu durum, yönetimin kendi düş(ünüş)lerini bir dayatma haline dönüştürmüş olmasıyla öne çıkıyor… Projelerini, tartışmaya yer bırakmayacak bir hızda ve kapalılıkla harekete geçiren yönetimin, yeni dönemde de kendi “estetik” beğenisini ve yönetim anlayışını dayatmaya devam edeceği konusunda şüphe yok. Ankara’nın kent kimliğinin bir klişe sözle -“memur kenti” kavramıyla- ifade edildiği / indirgendiği gözleniyor; aslında bu bir kent kimliği değil, kentli kimliği olsa da ‘sıkıcı’ sayılan kent ‘oyuncaklı’ hale getirilmek isteniyor. Unutulan ve unutturulmaya çalışılan ise Ankara’nın “Cumhuriyet’in başkenti” olduğu vurgusu. “Cumhuriyet’in mekanları”na bazen Güvenpark örneğindeki gibi kasıtlı müdahaleler, bazen de Gençlik Parkı örneğindeki gibi sadece gözardı ederek verilen zararları yok etmek için, katılımcı işbirliğini reddeden bu yönetim anlayışına karşı çıkmak bir zorunluluk. ‘En yüksek bayrak direği’, ‘en büyük metrekare alanlı park’ ya da ‘kentin topografik özelliklerini silecek derecede baskın yapı’ kararının, sivil toplumu gözeten katılımcı anlayışla, laik Cumhuriyetin eşitlikçi ve saydam politikasıyla ilişkisi olmadığını söylemek mümkün.

Bu icerik 3263 defa görüntülenmiştir.