TEMA[S]
Temasın Katmanları: Ağaç, Kereste ve Mekân
Nilsu Altunok, Doktora Öğrencisi, Edinburg Mimarlık ve Peyzaj Mimarlığı Okulu
Türkiye’de yetişmiş bir mimar ve araştırmacı olarak, bir süredir Edinburg Mimarlık ve Peyzaj Mimarlığı Okulunda (ESALA) çalışmalarımı sürdürüyorum. Buraya gelmeden önce de okulun iklim kriziyle ilgili formel ve enformel çabalarını takip ediyordum. Bu çalışmalara yön veren topluluklardan biri de ESALA Climate Action (ESALA İklim Eylemi). Öğrenci ve akademisyenlerden oluşan bu grup, iklim acil durumu çerçevesinde pedagoji, araştırma ve toplumsal pratikler geliştirmeyi amaçlıyor. Atölyeler, sergiler, paneller düzenleyerek farklı disiplinlerden uzmanlarla işbirlikleri yapıyor.
19 Şubat 2025’te ESALA İklim Eylemi, bir orman ve bir kereste fabrikasını ziyaret etmek üzere çağrıda bulundu. Duyuruda şu ifadeler yer alıyordu:
“…ziyaret, ahşap ve kereste konusunda iki zıt deneyim sunmaktadır. Orman ziyareti, arazi ve ekoloji yönetimindeki en iyi uygulamalara odaklanarak ilerici silvikültür pratiklerini ele alacaktır. Buna karşılık James Jones kereste fabrikası, büyük ölçekli, mekanize bir kereste üretim tesisidir… Bu ziyarette hem ahşabın yaşam döngüsünde hem de ahşaba yönelik tutumlarda bir zıtlık olduğunu keşfedeceğiz…”
Araştırmalarım gereği malzemenin kazılma, çıkarılma, sökülme ve dönüştürülme süreçleriyle ilgilendiğimden, bu zıtlık meselesi beni özellikle cezbetti ve alan gezisine katılmaya karar verdim.
Sabah 08.00’de okulun önünde buluştuk ve ben dahil olmak üzere iki mimar, bir peyzaj mimarı ve mimarlık ile peyzaj mimarlığı öğrencilerinden oluşan yaklaşık on kişilik bir grup ile Edinburg’dan Moffat’a doğru yola çıktık. Bir buçuk saatlik yolculuğun ardından bizi bir ormancı karşıladı ve bize bölgedeki türleri gösteren küçük haritalar dağıttı. Ormanın gelişimi ve buradaki ekolojik pratikler hakkında kısa bir bilgilendirmenin ardından yürüyüşe başladık.
Farklı yaş ve türdeki ağaçların yanında durup konuşarak ilerledik. Örneğin, Douglas göknarının aslında Kuzey Amerika kökenli olduğunu, ancak yüz yılı aşkın süredir Birleşik Krallık’ta da yetiştirildiğini, uzun gövdesi ve sağlamlığıyla birlikte kolay işlenebilir bir tür olduğunu öğrendim. Ormancının bize kopardığı genç bir dalı elime aldım, kokladım; taze, ekşi ve nemli bir kokusu vardı, oldukça etkileyiciydi. Douglas göknarının kozalağı, ladin ağaçları, titrek kavak… Yürürken onlara dokunmak, kokularını almak, onlar hakkında konuşmak, türler arası ilişkiler, mimarlıkla ilişkili bir grup olarak sorduğumuz sorular, bir tür kolektif pratik haline geldi. Daha büyük, endüstriyel kullanıma hazır ağaçların olduğu bölüme ulaştığımızda zaman kavramı üzerine düşündük. Bir ağacın bu aşamaya gelmesi burada 50-70 yıl alıyor; farklı coğrafyalarda daha dayanıklı olması için daha uzun süre büyümesi bekleniyor. Ancak kesilip kereste fabrikasına taşındığında zaman, bambaşka bir boyut kazanıyor—yüzlerce ağacın dönüşümü, birkaç saat içinde tamamlanabiliyor.
Bunu bizzat görmek için otobüse binip Lockerbie yakınlarındaki James Jones kereste fabrikasına geçtik. Fabrikadaki sesler, kokular ve dokular, ormandakinden tamamen farklıydı. Gövdelerin kabuklarından sıyrılışı, yüzeylerinin düzeltilişi, belirli ölçülere göre kesilişi ve atık yığınlarını gözlemledik. Yetkililerle konuşarak üretim sürecini anlamaya çalıştık. Ormandaki 60 yıl, burada birkaç saniyeye denk geliyordu.
Bu deneyim, malzeme ile birebir ilişki kurmanın ne denli önemli olduğunu bir kez daha gösterdi. Doğayla kurduğumuz ilişkileri, ekolojik ve endüstriyel süreçlerin birbirine nasıl bağlandığını sorgulamak için çok değerli bir fırsattı. Ülkemizde de özellikle mimarlık ve tasarım eğitiminde, kapalı stüdyo ortamlarından çıkıp malzeme, peyzaj ve yer ile doğrudan ilişki kurmaya daha fazla alan açılması dileğiyle.
*Fotoğraflar yazara aittir.
Bu icerik 19 defa görüntülenmiştir.