442
MART-NİSAN 2025
 
MİMARLIK'tan

  • Giriş
    Deniz Dokgöz - Ayşen Ciravoğlu

YAYINLAR



KÜNYE
ANMA

Haldun Ertekin: Mimarlık ve Sanatla Dolu bir Yaşam

Celal Abdi Güzer, Prof. Dr., ODTÜ Mimarlık Bölümü

Geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz Haldun Ertekin yakınlarının yaşamında ve Türkiye mimarlık ortamında kolay dolmayacak bir boşluk bıraktı. Kendisini seksenli yılların başında henüz yeni mezun bir mimarken mimarlar odası yayın komitesinde tanıma şansı buldum. 1980-85 yıllarında Mimarlar Odası Mimarlık dergisinin sahipliğini ve yazı işleri müdürlüğünü üstlenen Haldun Ertekin yaşamını akademisyen olarak sürdürmemesine rağmen derginin teori ve akademik tartışmalara geçirgen bir dönüşüm yaşamasında aktif rol oynadı. Seksenlerin başı mimarlık ortamında modernizmin katı bir eleştiri ile karşı karşıya kalması, alternatif arayışların gündeme gelmesiyle ve buna bağlı dönüşümlerle öne çıktı. Bu dönüşümler Türkiye’de Mimarlar Odası gibi sivil toplum ve meslek örgütlerini doğrudan etkileyen askeri darbe müdahalesinin yarattığı ortamın sorunları ile örtüştü. Sonradan kendi mimarlık pratiğinde katı modernist yaklaşımına şahit olduğum Ertekin sorgulayıcı, eleştirel kültüre geçirgen bir tartışma ortamının oluşması ve uluslararası tartışmaların Türkiye ortamına taşınması için yoğun çaba gösterdi. Ertekin 1982 yılında Mimarlık dergisinde Tülay Balcıoğlu ile birlikte yazdığı “Mimarlık Söylemi ve Tasarım” başlıklı yazıda bu dönüşümün altını çiziyordu:

“Günümüz mimarlık düşüncesi, geçmişinden pek az farklı olarak, genel tartışmasında mimarlığa ayrıcalıklı bir konum atfetmeyi sürdürmekte; "günün koşulları" içinde de ayrıcalıklı olabilecek bir statünün tanımlarını, "tasarım" olgusuna içkin kılarak geliştirmeye çalışmaktadır. "Bilinen mimar" ile "varolan mimar" arasında hiçbir benzeşme kalmamış olmasına rağmen, bugünün koşulları içinde "tasarımcı" tanımı, "mimarlık düşüncesi"nin özünde hergün aynı temel gerçeklik ve tarihi yinelemeye, yeniden üretmeye çalışmaktadır. Kısaca, mimarlık düşüncesi sürekli değişmekte olan varoluş koşullarını kavrayarak "varlığına eleştirel" bir tavrı ortaya koyamamakta, pratiğinin belirlenişine hep aynı gözlük ardından bakmaktadır.”[1] Benzer biçimde aynı dergide yayınlanan “Mimarlık ve Ütopya: Kapitalist Gelişme ve Tasarım” başlıklı yazısında Tafuri’nin aynı adlı eserine referansla: “Bundan önceki yenilikçi akımların tersine, artık biçim oluşturma, günlük deneyimleri biçim yoluyla denetleme anlamına gelmemekteydi. Tersine, bireyi belirleyen etkenin, günlük deneyimler olduğundan yola çıkılarak, 'bireyin sistemli yokedilişi' planlandı.

Tafuri'ye göre eski dönemlerin "işlev biçimi izler" şiarının bu dönemde "biçim işlevi izler" biçiminde ters yüz edilmesi, tamamen bu gerçeği ifade etmektedir. Sözkonusu olan, biçimin günlük deneyimlerce belirlendiğini ileri sürerek, günlük deneyimlerin içerdiği trajik öğeleri gizlemek, bu trajikliği -acıyı- kaçınılmaz kılmak, rasyonalize edebilmektir.” diyerek dönemin dönüşümlerini örneklemişti.[2] Ertekin’in bu dönemde yazdığı sunuş yazıları da mimarlık gündeminde belirleyici bir rol oynuyordu. Bunlar arasında Sinan Haftası için yazdığı “Sinan Haftasının Düşündürdükleri Büyük Sinan mı, Mimar Sinan mı? başlıklı yazıda: “… O dönemin toplumsal tabakalaşması, ilişkileri ve işbölümü içinde Sinan'ın, mimarların nerede, nasıl durdukları; hangi süreçlere, nasıl müdahale edip neyi, nasıl belirledikleri; buna karşılık nelerle, nasıl belirlendikleri; tüm bunlar, Sinan'ın büyüklüğünden ötede bir şeylerin tartışılabilmesi için ipuçları oldular.” demektedir.[3]

Haldun Ertekin’in mimarlık yaklaşımı ile tanışmam ise daha sonraki yıllarda kendisinin yanında Sibel Bozdoğan ve Murat Artu ile birlikte girdiğimiz ve mansiyon ödülü kazandığımız Ankara Belediye Binası Mimari proje yarışması ile oldu. Tüm proje ağırlıklı olarak Haldun’un katkıları ile serbest el olarak çizilmişti. Bu deneyim olağanüstü çizim ve sanat yeteneğini keşfetmeme neden oldu. Bilgisayar ve modelleme yazılımlarının henüz kullanılmadığı dönemde Haldun Ertekin tasarımlarında üç boyutlu eskizler kullanıyor, plan kurgusu ile nihaî imajı paralel olarak çalışıyordu. Bu dönemde aralarında Behruz Çinici, Şevki Vanlı gibi pek çok mimarın onun bu yeteneğinden faydalandığını gözledim. Bir dönem Şevki Vanlı ile birlikte Cezayir’de çalışarak önemli projelerin tasarım grubunun yöneticiliğini üstlendi. İlerleyen yıllarda Sait Kozacağıoğlu’nun da yer aldığı iki ayrı yarışma projesinde de beraber çalıştık. Kendisi bir yandan rasyonel plan şemaları ve taşıyıcı sitem kurgularını temel bir çıkış noktası alırken öte yandan bizlerin denemelere açık farklı yaklaşımlarına da uyum gösteriyordu.

Haldun Ertekin ile yolumuz Mimarlar Derneği 1927’de yeniden kesişti. Kendisi derneğin çeşitli kademelerinde çalıştıktan sonra 1994-2000 yılları arasında başkanlık görevini üstlendi. Ben de onunla iki dönem sekreterlik görevini üstlendikten sonra başkanlık görevini devraldım. Bu dönem Türkiye’nin en eski mimarlık sivil toplum örgütü derneğin etkinliklerini yoğunlaştırdığı ve tanındığı bir dönem oldu. Gaziosmanpaşa Borazan Sokak’ta yaşama geçirilen kültür merkezi, çeşitli konuşmaların, sergilerin ve etkinliklerin yanı sıra bir sosyal buluşma ve jazz müziği ortamı olarak Ankara yaşamında iz bıraktı. Bu ortam sadece mimarları değil, mimar dostları olarak adlandırılan sanatçı, akademisyen ve entellektüelleri bir araya getiren bir mekân haline geldi. Dernek aynı dönemde bazı yayınlar geçekleştirerek mimarlık kültürü ortamına katkıda bulundu. Ama derneğin Haldun Ertekin dönemindeki en önemli etkinliği 1998 yılında uluslararası ANY grubu ile birlikte düzenlenen ve çok sayıda yabancı mimar ve düşünürün katıldığı Anytime konferansı oldu. Haluk Pamir, Hasan Barutçu, Süha Özkan’ın yönlendirici katkıları ile gerçekleşme şansı bulan konferans için 1997 Rotterdam'da yapılan Anyhow toplantısına Haluk Pamir ile beraber etkinliğin destekçisi olan Tepe Grubu’ndan Oral Ataman, Mimarlar Derneği'nden Haldun Ertekin, ben ve ilk organizasyon grubunda yer alan Mehmet Kütükçüoğlu katıldı. Bir sene sonra Ankara’da düzenlenen etkinlik bir daha biraraya gelmesi kolay olmayan çok sayıda uluslararası ismi konuk etti. Aralarında Zaha Hadid, Rem Koolhaas, Bernard Tschumi, Peter Eisenman gibi mimarların, David Harvey, Frederic Jameson, Suskia Sassen gibi düşünürlerin yer aldığı toplantı çıktıları gene dernek yayını olan bir kitapta toplandı.

Haldun Ertekin toplantının ardından Mimarlık dergisine yazdığı “Herhangi Bir Zaman Tartışmanın Önemi” başlıklı yazıda şöyle diyordu: “'Herhangi' sözcüğünün içermekte olduğu (ve şu sıralarda mimarlığın içinde bulunduğu durumu da iyi bir biçimde özetleyen) belirsizlikte yaratıcı bir potansiyel gören ANY grubu, mimarlık alanında alternatif bir yaklaşımı, her yıl başka bir ülkede ve 'any' sözcüğü ile başlayan bir kavram etrafında (Anywoy, anywise, anybody, anyhow vb. gibi) düzenlediği konferanslarla uluslararası ölçekte oluşturmaya çalışıyor… ANYgrubunun tartışmalarında mimarlık, ev sahibi konumunda. Çeşitli disiplinlerden kişileri mimarlık söylemine katarak, mimarlığın kuramı ve pratiğini diğer disiplinlerin tartışma ve sorularına açıyor. Gruptaki mimar katılımcıların deneysel çalışmaları ise tartışmalara başka boyutlar getirebiliyor. ANY grubunun, mimarlık tartışmalarında öncü bir konumda olmamalarına, hatta bilinçli bir biçimde 'marjinal' kalmaya çalışmalarına rağmen, katkılarının bu açılardan önemli olduğunu düşünüyorum.”[4]

Haldun Ertekin eşi İnci Ertekin’in de katkıları ile mimari çalışmalarını MET Mimarlık Bünyesinde sürdürdü. Kendisi internet sitesinde mimari anlayışını sanatçı Ivan V. Chtcheglov’unMimarlik, zamanla mekânı eklemlemenin, gerçekliği biçimlendirmenin, rüyalar oluşturmanın en basit aracıdır.” sözü ile özetliyordu. Gene aynı sitede kendisinin “Anlamlı olan, yaşanası mekânlar üretebilen, insanı ve çevreyi gözeten, göz boyamasız, kandırmacasız bir mimarlıktır.” sözü yer alıyordu. Farklı ölçek ve konularda, yurtiçinde ve yurtdışında çok sayıda proje gerçekleştiren Haldun Ertekin çok sayıda yarışmada da çeşitli ödüller aldı. Mimari yazın yaşamından entelektüel birikimine, sanatçı kimliğinden tasarımcı kimliğine artık sıkça rastlanmayan çok yönlü mimar tanımını temsil eden Haldun Ertekin’in kaybı başta da vurgulandığı gibi sadece sevenlerinin yaşamında değil mimarlık ortamında büyük bir boşluk bıraktı. İyi ki onu yakından tanıma fırsatı buldum.

NOTLAR

[1] Balcıoğlu, T.; Ertekin, H., 1982, “Mimarlık Söylemi ve Tasarım”, Mimarlık, sayı:10, ss.25-27.

[2] Ertekin, H., 1980, “Mimarlık ve Ütopya: Kapitalist Gelişme ve Tasarım”, Mimarlık, sayı:1, ss.6-9.

[3] Ertekin, H., 1981, “Sunuş: Si̇nan Haftasının Düşündürdükleri̇ Büyük Si̇nan mı Mi̇mar Si̇nan mı?”, Mimarlık, sayı:6, ss.6-7.

[4] Ertekin, H., 1998, “Harhangi Bir Zaman Tartışmanın Önemi”, Mimarlık, sayı:282, ss.35-36.

Bu icerik 25 defa görüntülenmiştir.